Hatemü’n Nebiyyin kavramının gerçek anlamı

Bazı arkadaşlar “Hatemü’n Nebiyyin” ayet-i kerimesinin Ahmedi Müslümanlar ve diğer Müslümanlarca yapılan tefsirleri arasındaki farkı özet olarak bilmek isterler. Aşağıda bu meseleyi elimizden geldiğince özetlemeye çalışacağız. Müslüman Ahmediye Cemaatinden olmayan bazı hocaların dediklerine göre bizlerle onlar arasındaki temel ihtilaf bu Ayet üzerinde ortaya çıkıyormuş. Hâlbuki bizlerle onlar arasında inanış açısından hiçbir ihtilaf yoktur.

Onlar “bu ayet-i kerimeden sonra her türlü peygamberlik bitmiştir” demelerine rağmen, “Vadedilen Mesih kesinlikle Allah’ın peygamberi olarak dünyaya gelecektir” derler. Bu konuda Sünni ve Şii her iki mezhebin âlimleri hemfikirdir. Zaten Hz.Resulüllahsav gelecek olan Mesih’e Sahih-i Müslim isimli hadis kitabında dört kere peygamber demiştir ve kendisine vahiy indirileceğini söylemiştir.[1]

Biz onlara “inancınıza göre, gökte tekrar dünyaya gelmeyi bekleyen Mesih, bu dünyaya indiğinde peygamber olarak mı inecek? Yoksa Allah-u Teâlâ onun peygamberliğine el mi koyacak? Onu peygamberlik mertebesinden mahrum edip mi gönderecek? Bunları sorduğumuzda, “Hayır Mesihas geldiğinde kesinlikle peygamber olacak ve onun peygamberliğini reddeden kimse kâfir olacak” derler.[2]

Bu durumda biz onlara: “Bu inanca sahip olduğunuz için bizim ile sizin aranızda bir ihtilaf yoktur” deriz. Çünkü kıyametten önce geleceği vadedilen Mesih’in peygamber olarak geleceğine inanıyorsunuz. Biz de aynen sizin gibi, kıyametten önce geleceği vadedilen Mesih’in sıradan birisi olarak değil, peygamber olarak geleceğine inanırız.

İnanış bakımından aramızda hiçbir fark yoktur. İhtilafımız sadece gelecek olan Mesih’in kim olduğu konusundadır. Onlar eski Mesih gelecek derken, biz Resulüllah’ınsav ümmetinden olan birisi gelecektir deriz. İkincisi onlara göre, Vadedilen Mesih çok sonraki bir zamanda gelecektir. Bize göre ise Mesih gelmiştir. İddialarına gelince: Peygamber Efendimizinsav Hatemü’n Nebiyyin oluşundan sonra bu ümmetteki hiçbir fert nebi sıfatı alamaz. Yani peygamber ismiyle şereflendirilemez. Ama onların iddia ettiklerine göre bir peygambere ihtiyaç duyulursa eski ümmetten bir peygamber bu ümmete yeniden gelebilirmiş!

Bu inancın akıldan yoksun olduğu ve tezatlarla dolu olduğu ortadadır. Acaba artık peygamberin gelmesi neden yasaklandı? Bunun bir tek cevabı olabilir: “İnsanlar artık kıyamete kadar bir peygambere ihtiyaç duymayacak olduklarından artık bir peygamber gelmeyecektir.” Ama ne ilginçtir ki muhaliflerimiz bu ümmetin bir gün bozulacağına ve ancak bir peygamber vasıtasıyla düzeleceğine inanırlar. Ayrıca bu dünyanın, zamanı geldiğinde bir peygambere ihtiyaç duyacağını söylerler. İnanışlarına göre bozulmuş olan bu ümmet ancak bir peygamber vasıtasıyla yola gelecektir. Gördüğünüz gibi Ahmedi olmayanlarla ihtilaflarımız bir peygamberin gelip gelmeyeceği ile ilgili değildir. Gerçek ihtilafa gelince, Ahmedi Müslümanlara göre her ne zaman bir peygambere ihtiyaç duyulursa, Resulüllah’ınsav ümmetinden birisine bu vazife verilecektir. Yani bu ümmetin bir ferdi insanları düzeltmek için görevlendirilecektir. Gayri Ahmedi Müslüman hocaların dediklerine göre de bu dünya, bir peygambere ihtiyaç duyduğu zaman, bu ümmetten biri değil, Hıristiyanların peygamberi Hz.İsa’nınas bizzat gelmesi suretiyle düzeltilecektir. Yani Hz. Resulüllahsav ebediyyen Hz.İsa’yaas minnettar kalacaktır. Bu demektir ki: Onlara göre Muhammedsav Ümmeti’nde hiçbir ana peygamber anası olmaya layık değildir.

Bu konudaki tezat dolu inanışlar Allah’ın yüce şanını dahi zedelemektedir. Örneğin; Allah-u Teâlâ bir taraftan Hatemü’n nebiyyin Ayet-i Kerimesi’ni indirip, bu ayette “artık hiçbir peygamberin gelmeyeceğini bildirirken diğer taraftan da bu dünyanın kıyametten önce bir peygambere ihtiyaç duyacağını bildirmiş. Böylelikle her iki sözü arasındaki çelişkisinden ötürü hâşâ zor durumda kalmış. Netice itibariyle bu zor durumdan kurtulmak için bir çözüm üretmiş. Söz konusu çözüme göre, Hıristiyanların peygamberi olan İsaas binlerce sene gökte bekletilecekti ve insanoğlu bozulup peygambere ihtiyaç duyduğunda da dünyaya gönderilecekti.

Ama Kuran-ı Kerim İsa’nın tekrar gelişine müsaade etmemektedir. Kuran-ı Kerim İsaas için:

وَرَسُوۡلًا اِلٰی بَنِیۡۤ اِسۡرَآءِیۡلَ ۔۔۔

O sadece İsrailoğulları’na peygamber olarak gönderilmiştir,[3] buyurmuştur. Bunun manası şudur: İsa’nınas peygamberliği sadece İsrailoğulları ile sınırlandırılmıştır.

Bir mümin bu inancı inceledikçe tezatlarını görüp hayrete düşer ve Hz.Resulüllah’ınsav anlattıkları arasında böyle bir tezadın olamayacağına iman ettiği için İsa’nınas bizzat tekrar geleceği inancından vazgeçer. Değerli okuyucular! Ev ihtiyaçlarını gideremeyip, komşusundan yardım isteyen adamın ve ailesinin, özürlü veya yeteneksiz olduğu ortadadır. Çünkü kendi ailesine yardım edemeyip onları başkasına muhtaç duruma düşüren bir insan başkalarına nasıl yardımcı olabilir? Böyle bir durum onu küçük düşürüp yardıma koşan komşusunu yüceltir. Aynı şekilde Peygamber Efendimizinsav ümmeti bir peygambere ihtiyaç duyduğunda, bu ümmetten hiç kimsenin ortaya çıkıp dünyayı düzeltemeyeceğini ve sonuç olarak dünyanın manevi ihtiyaçlarının bu ümmet tarafından karşılanamayacağını ileri süren bir inanış, Hz.Resulüllah’ısav ve ümmetini küçük düşürüp, İsaas ve ümmetini yüceltmektedir. Eski bir peygamberin dünyaya geri gelip bu ümmete hüküm sürmesi aslında “Hatemiyyet”e aykırıdır ama bu ümmetten birisinin Hz. Resulüllah’ınsav hizmetçisi olarak gelmesi, Peygamber Efendimizin şanını şerefini daha da yüceltecektir.
Kuran Kerim İsa’nınas sadece İsrailoğullarına peygamber olarak gönderildiğini söylemektedir. Ama söz konusu inanca göre, ikinci gelişinde, İsaas Kuran’ın söylediklerinin tersine bütün dünyaya peygamber olarak gelecekmiş. Şimdi İsaas geldiğinde birisi

وَرَسُوۡلًا اِلٰی بَنِیۡۤ اِسۡرَآءِیۡلَ ۔۔۔

ayet-i kerimesini İsa’nınas önüne koyarsa ve “Ey İsa, Kuran-ı Kerim senin sadece İsrailoğulları’na peygamber olarak gönderildiğini söylüyor. Nitekim senin bize hitap etmen yanlıştır. Sen git İsrailoğullarıyla uğraş” dediğinde İsa’nın cevabı ne olacak? Acaba Kuran’ın ayetini mi değiştireceğiz. Allah tarafından bütün dünyaya gönderilecek olan bir peygamber böyle bir kişiye doğal olarak şunu diyecektir: “Hayır bu ayet-i kerime eski peygamberliğim dönemi ile ilgilidir. Bu devirde benim peygamberliğimin kapsamı genişletildi. Ben artık tüm dünyanın peygamberiyim.” İsa’nınas bu şekilde gelişi yeni bir peygamberlik ile gelmesi demektir. İkinci gelişinde o, yeni bir peygamberlikle şereflendirilmedikçe, bütün dünyaya hükmedemez. Peygamber Efendimizinsav anlattıklarına göre, kendisi ve diğer peygamberler arasındaki temel fark şudur; Kendisi’ndensav önce gelen bütün peygamberler, küçük kabilelere veya kavimlere gönderildi. Bunun tersine Peygamber Efendimizinsav peygamberliği bütün dünyayı kapsamaktadır. O halde, peygamberlikleri sadece kavimler ve kabilelerle sınırlı diğer peygamberlerden her hangi biri, nasıl Peygamber Efendimizinsav peygamberliğine ortak edilebilir? Çünkü miras hakkı olmayan bir kişinin aile reisinin malından bir şeyler alma çabasında olması, malına ortak olmaya çalışması demektir. Ama babasının malından bir şeyler alan oğul, mirasçı olduğundan ona eş veya ortak olma çabasında değildir. Aynen bunun gibi, Resulüllah’ınsav manevi evladı olan bu ümmetin bir ferdi, peygamber olarak gönderildiği taktirde gelişi, Peygamber Efendimizinsav “Hatemiyyet” makamına aykırı değildir. Çünkü o, Peygamber’in manevi evladı olduğundan, peygamberliği’ne ortak olmayıp, mirasçısı olduğundan, veraset yoluyla Peygamber Efendimizinsav peygamberliğini devam ettirmektedir. Sonuç olarak böyle birisinin gelişi Efendimizinsav peygamberliğinin devamıdır.

İsa’yı getirmekte ısrarcı olanlara: “İsaas geldiğinde, Kuran ile mi yoksa İncil ile mi hükmedecek?” diye sorduğumuzda, İncil ile değil Kuran ile hüküm sürdüreceğini bize anlatırlar. Peki o halde; İsaas Kuran-ı Kerim’in ince anlamlarını ve tefsirini nasıl öğrenecek? Gizli sırlarını nasıl anlayacak? Onları “Allah’u Teâlâ öğretecek” derler. Bunun manası şu: Kuran-ı Kerim Peygamber Efendimizesav vahiy edildiği gibi, İsa’yaas da vahiy edilecek. Böylelikle İsaas bu konuda da hâşâ Peygamber Efendimizesav ortak edilecek. Bütün bu uydurma inanışlardan sonra yine de ısrarla: “Gelecek olan İsaas eski bir peygamberdir” derler.

Eski devirde kendisine İncil, ama ikinci gelişinde Kuran-ı Kerim vahiy edilen, ilk gelişinde İncil ile, ama ikinci gelişinde Kuran-ı Kerim ile hüküm süren, eski devirde peygamberliği sadece İsrailoğulları ile sınırlı tutulan, ama yeni gelişinde peygamberliğinin sınırları bütün dünyayı kapsayacak şekilde genişletilen bir peygamberin gelişine, “peygamberliği eski peygamberliktir” denilebilir mi?

Sonra hocalar Hz.Resulüllah’ınsav zaman bakımından, son peygamber olduğunu ileri sürerler. Bu da İsa’nınas gelişi ile ilgili inanışlar arasındaki başka bir tezadı ortaya çıkarmaktadır. İsaas dünyaya geldiği takdirde insanoğlunun en son peygamber olarak gördüğü kişi, Peygamber Efendimizsav değil, İsaas olacak. Hani Peygamber Efendimizsav zaman açısından son peygamberdi. Aslında inanışların derinliğine indiğimizde açıkça anlaşılan şudur: Onlara göre zaman açısından son peygamber Peygamber Efendimizsav değil, İsa’dırsa.

Böyle tezatlarla dolu bir inanışı Ahmediler reddederler. İnancımıza göre gelecek olan kim olursa olsun, hangi mertebe ve makam ile gelirse gelsin, Peygamberimizinsav hizmetçisi olup, feyzinden feyzlenecek ve bereketinden bereketlenip bunu insanoğluna dağıtacaktır. O, itaat açısından en ileriye gittiği için Peygamber Efendimizesav verilmiş olan vazife ona da verilecektir ve görevi,

لِیُظۡہِرَہٗ عَلَی الدِّیۡنِ کُلِّہٖ 

“İslamiyet’in diğer dinlere üstün kılınması”[4] olacaktır.

İddia ettiklerine göre, “Hatemü’n nebiyyin” ayet-i kerimesinin inişiyle öyle bir peygamber dünyaya geldi ki, onun vücudunda bütün peygamberler son buldu. Böyle bir iddiaya göre peygamberlerin son bulması iki farklı şekilde olabilir. Birincisi; fiziksel olarak son bulması, ikincisi; manevi olarak feyz ve bereketlerinin sona ermesidir. Bu konudaki iddialarını ele alırsak iki sorumuz olacaktır. Peygamber Efendimizinsav gelişinden önce zaten bütün peygamberler fiziksel anlamda vefat etmişti, onların fiziksel hayatı son bulmuştu. Bir tek İsaas kalmıştı. İddia ettiklerine göre İsaas Peygamber Efendimizdensav önce hayatta olduğu gibi hâlâ göklerde yaşıyormuş. O halde söyleyin, kim kimi sona erdirdi? Kim kimin eliyle son buldu? Bu inanca göre doğal olarak Peygamber Efendimizsav İsa’yıas sona erdirmiş değildir. Aksine İsaas Peygamber Efendimizisav fiziksel açıdan hâşâ sona erdirmiştir.

Manevî açıdan feyz ve bereket dağıtma meselesine gelince; inancımıza göre, İsa dahilas, Peygamber Efendimizinsav gelişinden önce bütün peygamberlerin manevî feyzi ve bereketi tükenmişti. Ama iddia ettiklerine göre bütün peygamberlerin feyzi ve bereketi sona ermiş olup bir tek Hz.İsa’nınas manevî feyzi ve bereketi hâlâ tükenmiş değildir. Aksine Peygamber Efendimizinsav gelişinden sonra feyzi çoğalarak devam edecekmiş ve Peygamber Efendimizinsav ümmeti bozulduğunda, hiç kimsenin feyzi ümmeti kurtaramazken, bir tek İsa’nın manevî feyzi ve çabasıyla ümmet yeniden düzelecekmiş. Hz.Resulüllah’ınsav gelişinden sonra dahi İsa’nınas feyzinin ve bereketinin sona ermeyip, kat kat artmış olduğunu iddia eden bu inanca göre, kim kimin feyzini ve bereketini sona erdirdi?

Ahmediye Cemaati’ne mensup Müslümanlar, “Hatemü’n Nebiyyin” ayet-i kerimesinin her iki anlamını da kabul ederler. Onlara göre, “Peygamber Efendimizinsav gelişiyle ondan önceki tüm peygamberlerin fiziksel ve manevi hayatlarının her ikisi de son bulmuştur.
Ahzap Suresi’nin Hatemü’n nebiyyin ayetinde kullanılan “Hatem” kelimesine gelince, bu kelime Kuran-ı Kerim aracılığıyla Arapça’ya kazandırılmış bir kelime değildir. Bu kelimeyi günlük konuşmalarında da Araplar kullanagelmişlerdir. Nitekim bu kelimeyi anlamak için Araplar’ın bu kelimeyi ne amaçla kullandıklarını bilmemiz gerekir. Araplar bu kelimeyi hiçbir zaman, “zaman açısından son olan kişi” için kullanmazlar. Mesela İbn-i Sina’ya “Hatemü’l Etibba” ve büyük şairlerden birine “Hatemü’ş Şuara” denilmiştir. Hindistan’da geçen meşhur tabip Hekim Acmel Han Bey’e “Hatemü’l Hükema” denilmiştir. Şimdi eğer “Hatem” kelimesinin anlamı zaman açısından son kişi demek ise, o zaman İbn-i Sina’ya “Hatemü’l Etibba” denildiğine göre, ondan sonra hiçbir tabibin olmaması gerekirdi.
Aslında Araplar “Hatem” kelimesini kullandığında, o kişinin kendi meslek grubu içinde otorite olduğunu belirtmek isterler. Yani İbn-i Sina’ya “Hatemü’l Etibba” demekle onun son doktor olduğunu değil, tam tersine onun tıp otoritesi olduğunu söylemek isterler. Hz. Peygamber Efendimizsav bizzat bu kelimeyi kullandı ve Hz. Ali’yera “Benim peygamberlerin hatemi olduğum gibi sen de evliyaların hatemisin”[5] dedi. Hocaların iddia ettiği anlamıyla bu Hadisi ele alacak olursak, Resulüllah hâşâ şunu demek istemiş: Ey Ali! Ben peygamberlerin “Hatemi” olduğumdan dolayı ümmet içinden yeni bir peygamber gelemez. Ama ihtiyaç duyulduğunda eski bir peygamber gelebilir. Aynen bunun gibi, sen “Hatemü’l Evliya” olduğundan, senden sonra bu ümmet içinden hiç kimse evliyalık mertebesine yükselemez. Ama ihtiyaç duyulursa eski bir ümmetten bir evliya bu ümmete gönderilir.”
Bu tezin her açıdan Kuran-ı Kerim’e ters düştüğü ortadadır. Çünkü Kuran-ı Kerim

اَلَاۤ اِنَّ اَوۡلِیَآءَ اللّٰہِ لَا خَوۡفٌ عَلَیۡہِمۡ وَلَا ہُمۡ یَحۡزَنُوۡنَ ﴿ۖ۶۳﴾

“Allah’ın evliyalarına, hiç korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir”[6] buyurmaktadır. Ama hatem kelimesi ile ilgili hocaların dediğini kabul edecek olursak, bu ümmetten hiç bir evliyanın çıkmaması gerekirdi. Bu kelimeye yüklemek istedikleri anlam doğru ise, Allah’u Teâlâ neden “Bu ümmet içindeki evliyalara, korku yoktur” buyurmaktadır.

Ama Ahmedi Müslümanların söylediği anlam Arapça dilinde en geniş şekliyle kabul görmüş anlamdır. Nitekim söz konusu Hadis’te bize göre Hz. Peygamber Efendimizsav şunu demek istemiştir: “Ey Ali ben peygamberlerin “Hatem”iyim. Yani onlar için son otoriteyim, eğer bir iddiacı benim yolumda ise benim düsturlarıma uyup izlerimi taşıyorsa o doğru peygamberdir, ama benim siretime, benim yoluma ters düşen iddiacı yalancıdır. Aynen bunun gibi eğer bir kişinin evliya olduğu söyleniyor ve o senin izlerini taşımıyorsa onun evliya olması da mümkün değildir.”

Hz. Peygamber Efendimizinsav sözlerinin hikmetlerini anlamaya çalışınca ne güzel anlamlar ortaya çıkmaktadır. Hocaların ortaya koyduğu mana korkunç sonuçlar doğurmaktadır. Ama Arapça dilinin desteklediği manayı bu devirdeki sahte tarikat şehyleri ve evliyalarına uyguladığımızda onların iç durumu ortaya çıkmaktadır. Çünkü yaptıkları Hz.Ali’ninra yaptıklarına ters düşüyorsa, evliya olmadıkları anlaşılır.

Hatemü’n nebiyyin’in başka bir anlamı “Musaddıku’n nebiyyin” yani peygamberleri onaylayan peygamber demektir. Hatem aslında yüzük veya mühür demektir. Mühür onaylamak için kullanılır. Aslında bu iddia benzeri bulunmamış bir iddiadır. Gelmiş geçmiş hiçbir peygamber bu makama ermemiştir. Sadece Peygamber Efendimizsav bu makama nail olmuştur. Yani, sadece Peygamber Efendimizsav bütün peygamberlerin doğruluğunu onaylayan tek peygamberdir. Dünyaya yüzlerce peygamber geldi. Ama hiçbir peygamber başkasının doğruluğunu onaylamadı. Ancak Peygamber Efendimizsav kendisine iman edenlere: “Sizin sadece bana iman etmeniz yetmez, benden önce gelmiş, bildiğiniz ve bilmediğiniz bütün peygamberlere iman etmeniz gerekir” buyurdu. Nitekim Kuran-ı Kerim:

اٰمَنَ الرَّسُوۡلُ بِمَاۤ اُنۡزِلَ اِلَیۡہِ مِنۡ رَّبِّہٖ وَالۡمُؤۡمِنُوۡنَ  ؕ کُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰہِ وَمَلٰٓئِکَتِہٖ وَکُتُبِہٖ وَرُسُلِہٖ  ۟ لَا نُفَرِّقُ بَیۡنَ اَحَدٍ مِّنۡ رُّسُلِہٖ  ۟ وَقَالُوۡا سَمِعۡنَا وَاَطَعۡنَا ٭۫ غُفۡرَانَکَ رَبَّنَا وَاِلَیۡکَ الۡمَصِیۡرُ ﴿۲۸۶

Rabbi tarafından kendisine indi­rilene, bu Peygamber (de) diğer müminler (de) inanırlar. Bunlardan her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberle­rine inanır. “Allah’ın peygamberlerini birbirinden ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Yarabbi, affını dileriz. (Sonunda) dönüş (yine) Sanadır,” derler.
“Hatemü’n nebiyyin”in gerçek anlamı işte budur. Böyle bir manadan dolayı, İslamiyet’in karşısında bütün dinlerin boynu eğik olmakla kalmayıp, bütün peygamberler dahi Peygamber Efendimizinsav minneti altındadırlar. Çünkü bir tek Peygamber Efendimizsav bütün peygamberlerin doğruluğunu onayladı.
“Hatemü’n nebiyyin”in anlamı “zaman açısından son peygamber” olarak kabul edilirse, bu manada nasıl bir fazilet olabilir? Hayırlı bir işte son olmanın nasıl bir fazileti vardır? Bu mana Resulüllah’ın hangi üstünlüğünü ortaya koymaktadır?

“Hatemü’n nebiyyin” ayet-i kerimesi Peygamber Efendimizinsav peygamberliğinin bütün âlemleri kapsadığını gösteren bir ayettir. Peygamber Efendimizdensav önce hiçbir peygamber böyle bir iddiada bulunmamıştır. Mesela İsaas kendisi dışında hiçbir peygamberin onayını gerekli kılmamıştır ve ona iman edenler diğer milletlere gelmiş olan peygamberlere iman etmek zorunda değildir. Tam tersine, bir kişi Hıristiyan olurken başka bir milletin bir peygamberinin doğruluğunu onaylarsa İsa’yıas yalancılıkla itham etmiş olur. Şimdi bugün eski peygamberlerden birisi peygamber olarak gelirse Müslümanlar ona neyin karşılığında iman edecekler. Hiç düşündünüz mü? Müslümanlar bu gelen eski peygambere iman ederken Peygamber Efendimizinsav doğruluğunu reddetmek zorundadırlar. Çünkü İsaas hiçbir zaman kendisi dışındaki başka bir peygambere iman etmek veya başka bir peygamberi onaylamak zorunda kalmamış ve kendisine iman edenlere de böyle bir şart koymamıştır. Aynı şekilde bir Hindu İsa’yaas iman ederse o da kendi peygamberini reddetmek zorunda kalır. Bir Budist İsa’yaas iman ederse o da kendi peygamberini reddetmek zorunda kalır v.s. Bu şekilde her millet kendi peygamberini reddederek İsa’yaas iman edecektir. Ama Peygamber efendimizsav “Hatemü’n nebiyyin”dir. Yani onun peygamberliği bütün âlemleri kapsamaktadır. Bundan dolayıdır ki bugün bir kişi Peygamber Efendimizesav iman ederken İsa’yıas veya Musa’yıas reddetmek zorunda değil, tam tersine onlara da iman etmek zorundadır. Aynı şekilde hangi milletten olursa olsun o Peygamber Efendimizesav iman ederken gelmiş geçmiş tüm peygamberlere iman etmek zorundadır. İşte “Hatemü’n nebiyyin” budur. Yani bütün âlemleri kapsayan nübüvvet (peygamberlik). Hiçbir millet ve hiçbir ümmet bu Yüce Peygamberinsav peygamberliği dışında kalmamıştır. İşte cihan şümul veya âlemleri kapsayan peygamberlik buna denir.

Aslında Hatemü’n nebiyyin ayeti yüce bir ayet’tir. Bünyesinde sayısız inciler toplamıştır. Benim anlattığım anlamıyla böyle yüce bir ayet hiçbir zaman hiçbir peygambere indirilmemiştir. Ayrıca bu ayetin ne zaman indirildiğine bakacak olursak, bilindiği gibi kâfirler Peygamber Efendimizisav soyu kesik olmakla itham ediyorlardı ve diyorlardı ki “Muhammedsav “ebter”dir, bunun erkek çocuğu yoktur, bundan dolayı bunun soyu devam etmeyecektir.” Allah’u Teâlâ, Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurdu:

مَا کَانَ مُحَمَّدٌ اَبَاۤ اَحَدٍ مِّنۡ رِّجَالِکُمۡ وَلٰکِنۡ رَّسُوۡلَ اللّٰہِ وَخَاتَمَ النَّبِیّٖنَ  ؕ

Muhammedsav sizin gibi hiçbir erkeğin babası değildir. Genelde bu ayet şu şekilde çevrilir, “Muhammedsav hiçbir erkeğin babası değildir.” Aslında bu doğru değildir, çünkü burada “ricalikum” kelimesi vardır, yani “Muhammedsav sizin gibi hiçbir erkeğin babası değildir” Burada Allah’u Teâlâ şunu demek istiyor. “Bir insanın sizin gibi bir erkeğin babası olması utanç vericidir. Bundan dolayı Muhammedsav sizin gibi hiçbir erkeğin babası değildir, lakin o Allah’ın Resulü’dür ve bundan da öte “Hatemü’n nebiyyin”dir. Yani peygamberlerin babasıdır.

الْوَلَدُ سِرٌّ لِاَبِیْہِ

Araplar “El veledü sirrün li ebihi” yani oğul babasının karakterinin, izlerini taşır” der. Bu ayet indiğinde bu olay bilimsel olarak ispatlanmış değildi. Ama bugün herkes biliyor ki genler vasıtasıyla babanın izleri, karakteri, babadan oğula geçer. Allah’u Teâlâ, “Muhammedsav Hatemü’n nebiyyindir” demekle şunu kasdediyor; eğer bir peygamber, tıpkı bir oğlun babasının izlerini taşıdığı gibi Muhammed’insav izlerini, karakterini, huyunu taşımıyorsa o zaman o peygamber değildir. Peygamberlik iddiasında bulunan her doğru peygamber, Peygamber Efendimizinsav izlerini taşımak zorundadır.

Şu ana kadarki yazılanlardan şunu anladık ki, Hz.Muhammedsav kendisinden önceki gelmiş ve geçmiş bütün peygamberlerin cismanî (fiziksel) ve manevî feyzini sona erdirmiştir.

İkincisi Hz.Muhammed’insav peygamberliği bütün âlemleri kapsayan bir peygamberliktir. onun peygamberliği cihanşümul bir peygamberliktir.

Üçüncüsü o Hatemü’n nebiyyin, yani “Musaddıku’n Nebiyyin”dir ki bütün peygamberlerin doğruluğunu o onaylamıştır.

Dördüncüsü peygamberlik iddiasında bulunan doğru peygamberlerin babasıdır, yani bu peygamberler Peygamber Efendimizinsav izini taşımak zorundadırlar.

Şimdi burada bir sorumuz var. Peygamber Efendimizsav öncekilerin feyzini durdurdu, bunu anladık ama acaba Peygamber Efendimizinsav kendi manevî oğulları, varisleri olacak mı, olmayacak mı? Eğer Muhammedsav dünyaya gelmek suretiyle kendi feyzini de durdurmuş ise o zaman ondan önceki peygamberler az da olsa feyizlerini insanoğluna dağıtmak açısından hâşâ Peygamber Efendimizdensav daha iyi değil miydiler? Ama Kuran-ı Kerim bu iddiayı tamamıyla reddetmektedir. Ve Kuran-ı Kerim diyor ki “Muhammedsav kendisinden önceki bütün peygamberlerin cismanî ve manevî feyizlerini durdurdu. Onların feyzini sona erdirdi. Ama kendi feyzini öylesine devam ettirdi ki, hiçbir manevî nimet, ödül ve makam onun manevî feyzinin dışında kalmadı.

Derleyen: Raşit Paktürk


[1] Müslim, Kitabü’l Fîten

[2] Hicecü’l Kirame, s.431

[3] Al-i İmran suresi, ayet 50

[4] Tevbe suresi, ayet 33

[5] Tefsir Es-safi, Ahzab Suresi, Hatemü’n Nebiyyin Ayeti’nin Tefsiri

[6] Yunus suresi, ayet 63

Start typing and press Enter to search