Biat nedir?
Türkçeye çeviren: Dr. Abdulgaffar Han
Vadedilen Mesihinas 5. Halifesi Hz.Mirza Masrur Ahmedtba biat gerçeğini açıklarken “Biat Şartları ve Bir Ahmedinin Sorumlulukları” isimli kitabında bu konuyu şöyle açıklamıştır:
Vadedilen Mesih Hazretleri: “Biat kelimesinin anlamı, gerçekten bir insanın kendi kendisini satmasıdır. Onun bereketleri ve tesirleri de aynı şarta bağlıdır. Mesela bir tohum ekildiği zaman onun ilk durumu ancak bir çiftçinin elinden ekilmiş olur. Daha sonra onun ne olacağı asla bilinmez. Eğer o tohum güzelse ve içinde gelişme kuvveti mevcutsa, Yüce Allah’ıncc lütfuyla ve o çiftçinin çabasıyla, o tohum çıkar ve bir tanecik bin tane olur. Aynı şekilde biat eden bir kimse, ilk olarak alçak gönüllülüğü ve tevazuyu benimsemelidir, bencillik ile nefsaniyetinden uzaklaşmalıdır. İşte o zaman, gelişip ilerleme kabiliyetini elde eder. Ancak biat ile birlikte bencilliğini de devam ettiren asla bir feyiz elde edemez,“ der.[1]
Yüce Allah’acc canımızı teslim etmek biat demektir.
Daha sonra Vadedilen Mesih Hazretleri, “Biat, Yüce Allah’acc canımızı teslim etmek demektir. Bu da, bugün canımızı Yüce Allah’acc sattık demektir. Allahcc yolunda yürümekten bir kimsenin, netice itibarıyla zarara uğraması asla mümkün değildir. Böyle düşünmek bile yanlıştır. Doğru bir kimse asla zarara uğramaz. Zarara giren daima yalancıdır. Her kim dünya uğruna ve dünya korkusundan dolayı biatini ve Yüce Allahcc ile yaptığı sözleşmeyi bozarsa, ölüm anında hiçbir hâkim yahut kralın kendisini kurtaramayacağını iyi bilmelidir. Kendisi hâkimlerin hâkimi olan Yüce Allah’ıncc huzuruna çıkacaktır. O da ona, “Neden bana aldırış etmedin?” diye soracaktır. O bakımdan her müminin, göklerle yeryüzünün hükümdarı olan Allah’acc iman etmesi ve gerçekten tövbe etmesi gerekir”, der.[2]
Vadedilen Mesih hazretlerinin yazılarından biatin ne olduğu apaçık anlaşılmaktadır. Her birimizin, artık kendi zatımızın bizim olmadığını, artık ne olursa olsun Yüce Allah’ıncc emirlerine itaat etmemiz gerektiğini iyi bilmemiz gerekir. Artık bizim her işimiz Allah’ıncc rızası uğruna olmalıdır. Eğer her birimiz bunu anlarsak, o zaman on biat şartının özetinin de ancak bu olduğunu algılamış oluruz.
Şimdi ben, biat ile ilgili değişik kelimelerin rivayet edildiği farklı hadisler beyan edeceğim. Aizüllah B. Abdullah’ın rivayet ettiğine göre, Ubâde B. Samitra Bedir savaşına katılmış ve Ukbe Biatine de iştirak etmiş olan ashaptandır. Samit oğlu Ubâde’nin kendisine anlattığına göre, Hz. Resulüllahsav, sahabelerin bir cemaati kendi etrafındayken onlara: “Siz asla Allah’acc ortak koşmayacaksınız. Çocuklarınızı öldürmeyeceksiniz. Hiç kimseye iftira etmeyeceksiniz. Hiçbir maruf (hayırlı) konuda bana itaatsizlik etmeyeceksiniz. Gelin bu suretle bana biat olun. Aranızdan kim biat sözleşmesini tam olarak yerine getirirse, onun ecri Allahcc katındadır. Her kim bu sözleşmeyi (tam olarak yerine getirmeyip) eksik bırakırsa ve cezasını da bu dünyada çekerse, cezası kendisi için kefaret olacaktır. Kim biat sözleşmesini eksik bırakırsa, Yüce Allahcc da onun eksikliğini (bu dünyada) gizli tutarsa, onun işi Allah’ıncc elindedir. İsterse kendisini cezalandırır, isterse de kendisini affeder,”[3] buyurdu.
Müminlerin anası olan Hz. Ayşera, Hz. Resulüllah’ınsav şu ayeti kerimeye göre kadınlardan biat aldığını rivayet eder.
Ey Peygamber! Mümin kadınlar, Allah’acc ortak koşmayacakları, hırsızlık yapmayacakları, kendi aralarında birbirlerine yalan yere iftira etmeyecekleri, hayırlı işlerde sana itaatsizlik etmeyecekleri şartıyla biat etmek üzere sana geldikleri zaman, onlardan biat al ve Allah’tancc onlar için mağfiret dile. Şüphesiz Allahcc bağışlayan ve rahmet edendir.[4]

Hz. Ayşe’nin bildirdiğine göre, Hazreti Resulüllah’ınsav eli, kendi eşleri dışında hiçbir kadının eline değmezdi.[5]
Vadedilen Mesih Hazretlerinin biat almaya başlamasından önce, efendi ve İslam’ın derdini taşıyan bazı evliyaullah, o zaman İslam’ın batmakta olan gemisini kurtarabilen, tam olarak İslam’ı seven ve gerçekten onun sancısını hisseden bir kimse varsa, onun da ancak Hz. Mirza Gulam Kadiyani olduğunu, Mesih ve Mehdinin de ancak kendisi olduğunun farkındaydılar. Bazı kimseler kendisinden biat almasını da rica ederlerdi. Ancak o daima: Ben Yüce Allah’ıncc seçip görevlendirdiği bir kimse değilim” diye karşılık verirdi. Bir defasında Mir Abbas Ali vasıtasıyla, Mevlevi Abdülkadir Bey’e şöyle açıkça “Bendenizin tabiatı üzerinde tevhit ve kendini Allah’acc teslim etme duygusunun etkisi vardır. Şimdiye kadar biat konusunda Yüce Rabbim tarafından bana bir bilgi verilmemiştir. Onun için bu zahmet yoluna adım atmak caiz değildir. Belki Yüce Allahcc daha sonra yeni bir kapı açacaktır. Mevlevi (Abdülkadir) Bey, din kardeşliği duygusunu ilerletmelidir. İhlâs ve sevgi pınarından (temiz su alarak) bu fidanı yetiştirmeye devam ederse, inşallah çok faydalı olacaktır” diye mektup yazdı.[6]
Yüce Allahcc tarafından biat alma emri:
Nihayet altı yahut yedi sene sonra, 1888 senesinin ilk çeyreğinde Vadedilen Mesih Hazretlerine Yüce Allahcc tarafından biat alması konusunda emir verildi. Bu ilahi buyruk şöyle idi: “Azmettikten sonra Yüce Allah’acc güven. Bizim gözlerimiz önünde ve vahyimize göre bir gemi hazırla. Sana biat olanlar, şüphesiz Allah’acc biat olurlar. Yüce Allah’ıncc eli onların elleri üzerinde olacaktır.”[7]
Hz. Mirza Gulam Ahmed tabiat itibarıyla her çeşit sıradan insanları toplamaktan hoşlanmayan biri idi. Gönlü, huylarında vefa bulunan ve çiğ olmayan kimselerin bu mübarek cemaate katılmalarını istiyordu. Onun için ihlâs sahipleri ile münafıklar arasında ayrım yapacak bir hadisenin ortaya çıkmasını bekledi. Yüce Allah’ıncc üstün hikmeti ve rahmetiyle, aynı yıl Kasım 1888’de, Vadedilen Mesih Hazretlerinin oğlu Birinci Beşir öldü. Ülke çapında kendisinin aleyhinde büyük bir muhalefet kasırgası kopuverdi. Ham olan kimseler, kötü zanda bulunarak kendisinden ayrıldılar. Kendi gözünde bu mübarek cemaatin başlangıcı için en uygun zaman da, işte o hâdise zamanıydı. Bir Aralık 1888 günü, bir duyuru vasıtasıyla biat konusunda genel bir bildiri yayınladı. Vadedilen Mesih Hazretleri, biat olmak isteyenlerin sünnet-i seniyyeye uygun olarak istihare duasından sonra biat için kendisine gelmelerini duyurdu.[8]
Yani önce dua etsinler ve istihare duasını yaptıktan sonra biat etsinler. Bu duyurudan sonra Vadedilen Mesih Hazretleri Kadiyan’dan Ludiyana’ya giderek, Hz. Sufi Ahmet Can’ın yeni mahallede bulunan evine yerleşti.[9]
Biatın amacı ve gayeleri
Ludiyana’dayken 4 Mart 1888 gününde yine başka bir duyuru ile Biatın amaç ve gayelerini şöyle izah etti: “Biat işlemi, takvaya bağlı olan kimseleri bir araya toplamak içindir. Gayesi de, takva sahibi kimselerin büyük bir topluluğunun dünyaya hayırlı bir şekilde etkisini göstermesidir. Onların birliği de İslam için bereket, yücelik ve hayırlı neticelere vesile olsun. Bir tek kelime ve tek ses üzerinde birleşmelerinin bereketi ile İslam’ın yüce ve kutsal hizmet işlerinde çabucak faydalı olabilsin. Tembel, cimri ve işe yaramaz birer Müslüman olmasınlar. Onların dağılıp bölünmeleri, birliklerinin bulunmayışı İslam’a aşırı derecede zarar vermiş, İslam’ın güzel yüzünü fasıkça durumlarından dolayı lekelemiştir. Böyle işe yaramaz insanlar gibi olmasınlar. Keza İslam’ın ihtiyaçlarından asla haberleri olmayan, kardeşlerine karşı hiç sempatisi bulunmayan, insanoğlunun hayrı için de asla bir coşkuları olmayan, gafil ve köşeye çekilmiş dervişler gibi de olmasınlar. Aksine başkalarına karşı sempatisi olan, milletin dert ortağı olup, fakirlere sığınak, yetimlere baba gibi olsunlar. İslami işleri yerine getirmek için tutkun âşık gibi feda olmaya daima hazır bulunsunlar. Bütün çabaları, kamu hizmet ve bereketleri dünyaya yayılsın diye olsun. Allahcc sevgisiyle O’nun kullarının hayrı ve sempatisinin pınarı, her kalpten gürül gürül akıp bir yerde toplanarak bir nehir gibi aktığı görülsün. Yüce Allahcc bu topluluğu kendi celalini belli etmek ve kudretini göstermek için ortaya çıkarmak ve geliştirmek istemiştir. Gayesi de, bütün dünyada Allahcc sevgisiyle içten bir tövbe, gönül temizliğiyle gerçek hayır, barış, yetenek ve insanoğlu sempatisi yaymaktır. İşte bu topluluk, O’nun özel bir topluluğu olacaktır. O, kendilerine bizzat ruhuyla güç verecektir. Kendilerini kötü bir yaşayıştan temizleyecek ve yaşamlarına tertemiz bir değişiklik bahşedecektir. O, daha önce verdiği İlahi haberlerinde söz verdiği gibi, bu topluluğu çok çoğaltacak ve binlerce doğru kimseyi bu topluluğa katacaktır. O, bizzat bu ağacı sulayacak ve yetiştirecektir. Öyle ki, onların çokluğu ve bereketi gözlere hayret veren olacaktır. Onlar yüksek bir yere konmuş olan lamba gibi, kendi aydınlıklarını dünyanın dört bucağına yayacaklardır. Keza onlar, İslami bereketler için örnek olacaklardır. Bu cemaatin içinden tam olarak itaat edenlere, her çeşit bereket konusunda diğer topluluklardaki kimseler üzerinde üstünlük verecektir. Daima, kıyamete kadar onlar arasında kabul gören ve yardım edilen kimseler doğup çoğalacaklardır. O Yüce Rabbimiz işte bunu istemiştir. O, kadirdir, istediğini yapar. Her güç ve kudret O’nundur.”[10]
Aynı duyuruda kendisi, biat etmek isteyen kimselerin, 20 Mart’a kadar Ludiyana’ya ulaşmalarını da istemiştir.
Biatın Başlangıcı
Buna göre Vadedilen Mesih Hazretleri 1889 tarihinde Sufi Ahmet Can’ın yeni mahallede bulunan evinde biat aldı. Hz. Münşi Abdullah Sanori’nin rivayetine göre, Biatın tarihi kelimeleri için bir defter hazırlandı. O defterin adı da: “Takva ve iç temizliği için tövbe biatı” olarak konuldu.
O dönemde Vadedilen Mesih Hazretleri biat almak üzere herkesi ayrı ayrı olarak odaya çağırıp onlardan biat alırdı. İlk olarak Mevlana Nurettin Hazretlerinden biat aldı. Vadedilen Mesih Hazretleri biat edenlere nasihat ederek şöyle buyurmuştur: “Bu cemaate katılarak ilk olarak yaşayışınızda bir değişme meydana getirmelisiniz. Allah’acc imanınız doğru ve içten olmalıdır. Bu iman, sıkıntılı zamanınızda işinize yaramalıdır. O’nun emirlerini asla küçük görmemelisiniz. Aksine her bir emrine saygı göstermelisiniz ve fiilen emirlerini yücelttiğinizi göstermelisiniz.
Tamamen maddi vesilelere yönelmek, sadece onlara güvenmek ve Allah’acc tevekkül etmekten uzaklaşmak, tüm bunlar şirktir ve Allah’ıncc varoluşunu inkâr etmek demektir. Vesilelere ancak şirki gerektirmeyecek derecede riayet etmelisiniz. Biz vesilelere riayet etmekten kimseyi alıkoymuyoruz. Ancak ona güvenmeyi yasak ediyoruz. “El işte, gönül aşkta” gibi olmalıdır işimiz!
Bakınız, siz biat olmuşsunuz ve bir söz vermişsinizdir. Bunu dil ile söyleyivermek kolaydır. Ancak onu yerine getirmek zordur. Şeytan daima insanı dinden kayıtsız etmeye uğraşır. Dünya ve onun çıkarlarını kendisine kolay, dini ise zor ve uzak gösterir. Böylece insanın kalbi katılaşır ve onun son durumu, ilk durumundan daha da beter olur. Eğer Allah’ıcc razı etmek istiyorsanız, günahtan kurtulmak konusunda verdiğiniz sözü yerine getirmek üzere kuvvetle ve çaba sarf ederek daima hazır olunuz.
Fitne doğuracak hiçbir harekette bulunmayınız. Kötülük yaymayınız. Küfredildiği zaman sabrediniz. Hiç kimseyle boy ölçüşmeyiniz. Size karşı koyana da iyi muamele ediniz ve iyilikle davranınız. Tatlı sözlü olmanın en güzel örneğini gösteriniz. Yüce Allahcc razı olsun diye, her emre içtenlikle boyun eğiniz. Düşmanınız bile biat ettikten sonra eskisi gibi olmadığınızı bilsin. Mahkemelerdeki duruşmalarda doğru tanıklık ediniz. Bu cemaate katılanın tam içtenlikle ve var gücüyle doğruluğa bağlanması gerekir.[11]
Mart 1903’te bir bayram günüydü. Birkaç ahbap oturmaktaydı. Vadedilen Mesih Hazretleri “Bugün ne kadar biat olan varsa ve daha önce biat etmiş olanların da hepsine nasihat olarak birkaç kelime söylemek istiyorum. (Biat için gelmiş olan bazı kimseler varmış anlaşılan.) Sözümü iyi dinlemeniz gerekir. Sizin bu biatınız tövbe biatıdır. Tövbe iki şekilde olur. Birincisi, eski günahları düzeltmek için çaba sarf etmek, yani yapmış olduğu hataların kötü sonuçlarını mümkün mertebe telafi etmek, günah ve hataları yok ederek, ıslah etmektir. İkincisi, gelecekte o günahlardan korunarak kendi kendini o ateşten korumaktır.
Geçmişteki bütün günahlar tövbe ile affolunur. Bu Yüce Allah’ıncc verdiği bir sözdür. Ancak o tövbe içtenlikle ve iyi niyetle olmalıdır. Hiçbir gizli aldatmaca, tövbe edenin kalbinin bir köşesinde gizli bir şekilde bulunmamalıdır. O, kalplerde gizli ve saklı bulunan sırları da bilir. Hiç kimse O’nu aldatamaz. Onun için hiç kimse Yüce Tanrı’yı aldatmaya kalkmasın. İki yüzlülükle değil, doğrulukla O’nun huzurunda tövbe etmelidir. Tövbe bir insan için fazla yahut faydasız bir şey değildir. Onun etkisi yalnız kıyamet günüyle sınırlı değildir. Aksine onunla insanın hem dünyası hem de dini düzelir. Tövbe edene hem bu cihanda, hem de gelecek cihanda, her ikisinde de rahat ve refah nasip olur,” dedi.[12]
[1] Melfuzat; c.6, s.173
[2] Melfuzat; c.7, s.29-30
[3] Sahih-i Buhari, kitabü’l biat
[4] Mümtahine suresi, ayet 13
[5] Sahih-i Buhari, kitabü’l ahkâm
[6] Hayat-ı Ahmed; c.2, s.12-13
[7] İştihar 1 Aralık, 1888, s.2
[8] İştihar Tekmil-i Tebliğ, 12 Ocak 1889
[9] Hayat-ı Ahmad, c.3, c.1, s.1
[10] Tebliğ-e Risalet, c.1, s.150-155
[11] Zikr-i Habib; s. 436-439
[12] Melfuzat; c. 5, s. 187-188


