“Hz. İsa İlah Olamaz” İncil ve Tevrat Işığında
“İsa aleyhisselam babasız doğduğu için ilah mıdır?”
“Adem soyu günahkardır ama İsa babasız olduğu için masumdur!”
8. Bölüm
İddia edildiğine göre Hz. İsa aleyhisselam babasız doğmuştur ve bu onun ilah oluşunun delilidir. Yani babasız olarak dünyaya gelmesi Hz. İsa’ya aleyhisselam ilah olma makamını veriyor. Bunu açıklar mısınız?
Bu da sadece bir iddiadır ve iddiadan öte bir gerçeği yoktur. Kuran’ı kerim bunu ne güzel açıklamıştır. Allah’ü Teala Kuran’ı Kerim’de;
“Allah Katında İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir.”[1] buyurmuştur.
Adem’e aleyhisselam benzer diyor, aynı demiyor. Çünkü Hz. Adem’in aleyhisselam hem annesi, hem de babası yoktu. O zaman bu iddia doğruysa Hz. Adem’in de ilah olması lazımdır. Kuran’ı Kerim ne güzel diyor ilk dünyaya gelen insanın Adem’in durumu ile İsa’nın durumu benzer.
Yine Kuran’da:
“Biz, şüphesiz (ilkin sizi) topraktan, sonra azıcık sudan, sonra (da) pıhtılaşmış kandan (ve) sonunda biçimlenmiş ve biçimlenmemiş bir et parçasından yarattık.”[2]
“sizi ilkin topraktan yarattım” diyor.
Hz. İsa aleyhisselam ise hiç değilse anneden doğdu. İddia sahipleri o daha üstündür diyerek ona ilahlık vasfediyorlarsa o zaman, Hz. Adem’in aleyhisselam daha çok ilah olması lazım daha büyük ilah olması lazım. Çünkü onun hem annesi ve hem de babası yoktur.
Ayrıca eğer babasız olmak ilah olmayı gerektiriyorsa o zaman meleklerin de babası yok, onları da ilah kabul edelim. Birisi, meleklere ilah diyelim onların babası yok dese inanacak mıyız?
Bugün şeytana tapan birileri, gruplar, tarikatlar de var. Şeytanın babası var mı? Onlar deseler ki “efendim bizim şeytanımız ilahtır. Çünkü babası yok.” Peki, bunu kabul mü edeceğiz?
Hayır, kabul edemeyiz çünkü bu ilah olmanın bir delili değildir. İlk yaratılan hayvanlar haşaratlar onların babaları var mıydı? İlk dünyaya gelenler neden ilah olmuyorlar da Hz. İsa’ya aleyhisselam sadece babası olmadığı için ilahlık vasfediliyor. Ötekilerin sadece babası değil annesi de yok buna rağmen ilah olamıyorlar. Demin de dediğimiz gibi birinin babası olmaması ilah olmayı gerektiriyorsa o zaman onların anne ve babaları, ikisi birden olmadıkları için ilah olma hakları daha fazladır.
Burada Hz. İsa aleyhisselam söz konusu olduğu zaman biz de iman ediyoruz ki babası yok ama bir annesi vardı. Bir insandan dünyaya geldi. Halbuki Hıristiyanlar da kabul ederler ki, ilk yaratılanın ne annesi vardı ne babası vardı. Peki onlar ilah olmuyorsa Hz. İsa aleyhisselam nasıl ilah oluyor?
Ayrıca İncil’de Melkisedek diye bir kişiden bahsedilir. Ne diyor bakın İncil bu konuda;
“Babasız ve annesizdir, soyunu gösteren bir kayıt yoktur. Ne günlerinin başlangıcı, ne yaşamının sonu vardır. Tanrı’nın Oğlu gibi sonsuza dek kâhin kalacaktır.”[3]
Bahsedilen bu kişi tamamen nesepsiztir. Halbuki Hz. İsa’ya aleyhisselam ise İncil’de İbrahim’in nesli, Davud’un nesli[4] diye hitap ediliyor. Melkisedek ilah olamıyorsa, Hz. İsa aleyhisselam nasıl ilah olur.
Hıristiyanlık dini bizim sık, sık dediğimiz gibi sadece iddialar üzerine kurulu bir dindir. Hıristiyanlar tarih boyunca Yahudilerin itirazları karşısında sıkıştılar. Yahudiler Hz. İsa’ya aleyhisselam, Hz. Meryem’e kötü şeyler isnat ettiler. Hıristiyanlar da bunlara bir cevap bulamayınca, kendilerine göre bir hayal dünyası yarattılar. Bunun sonucunda dediler ki o Allah’ın oğludur, o ilahtır. Gel gör ki neye dayanarak diyorsunuz diye sorduğumuzda ellerinde hiçbir dayanak yoktur.
Kuran’ı Kerim’in Tövbe suresinde buyrulduğu gibi;
“Onlar, sadece daha önce kâfirlik etmiş olanların sözlerini taklit ediyorlar.”[5]
Hıristiyanlar baktılar ki Hz. İsa aleyhisselam dünyaya geldi ve fakat şaşılacak birşey oldu: Hz. İsa aleyhisselam çarmıhta öldü dediler. Halbuki Tevrat’a göre çarmıhta ölen insan lanetlidir. Bir taraftan bir insanın kutsal olduğuna inanmak istiyorlar öbür taraftan bakıyorlar ki Tevrat’a göre o insan lanetlidir. Peki, ne yapalım nasıl yapalım orta yolu nasıl bulalım diye düşününce de delillerle değil de hayal dünyasında böyle şeyler ifade etmeye başladılar. O geldi, bizim için kendini kurban etti gibi şeyler söylemeye başladılar. Gerçekteyse bunların hepsi iddiadır.
İddialara göre Adem’in aleyhisselam soyundan gelen günahkardır. Fakat Hz. İsa aleyhisselam babasız olarak dünyaya geldiğinden dolayı masumdur ve onun günahı yoktur. Bu nedenle Hz. İsa aleyhisselam ilah olabilir, iddialarının hakikati nedir?
Kuran’ı Kerim öyle yüce, öyle kutsal bir kitap ki insanoğluna şeref veriyor, insanoğluna fazilet veriyor, insanoğlunu üstün kılıyor. İnsanoğluna eşrefi mahlûkat diyor; mahlûkatın, Allah’ın yarattıklarının en şereflisi diyor. Kuran’ı Kerim insanoğlu doğuştan itibaren günahkar değildir diyor, bunu da çok açıkça ifade ediyor.
Mesela Allah’ü Teala Tin suresinde diyor ki
“Biz insanı, evrimi bakımından en uygun biçimde yarattık.”[6]
Eğer o günahkar olarak yaratıldı ise en uygun veya en güzel şekildedir denilemez.
Yine Kuranı Kerim’de:
“O halde, daima (Allah’a) yönelmiş biri olarak, bütün dikkatini din üzerinde tut. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı tabiatı (benimse.) Allah’ın yaratmasında hiçbir değişiklik olamaz. Daima ayakta tutan ve kalacak olan din, ancak budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”[7]
İnsanın fıtratı temizdir. Tüm dikkati din üzerinde tutan bir fıtrat nasıl günahkar olabilir..
Resulullah sallallahu aleyhi vessellem debir hadisi şerifinde;
“Her çocuk fıtrat üzerine doğar. Çocuğu anne ve babası Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır veya Mecusîleştirir. Tıpkı hayvanın doğurunca, azaları tam olarak yavru doğurması gibi. Siz kesmezden önce, kulağı kesik olarak doğmuş hayvana rastlar mısınız?”[8] buyurmuştur.
Yani başta yaratılan fıtrat temizdir ama sonra onu anası babası çevresi etkilemeye başlar. Yani günah sonradan geliyor. İnsan doğuştan masumdur.
Hıristiyanlık ise farklı bir iddia ortaya koydu ve dedi ki; “Âdem aleyhisselam günah işledi ve bu sebeple Âdem’in neslinden kim gelirse o günahkârdır” dediler. Hıristiyanlar peygamberlerin günah işlediklerine inanırlar ve sadece İsa aleyhisselam için bu masumdur derler.
Halbuki Tevrat’a baktığımız zaman birçok ilginç durumla karşılaşıyoruz. Şöyle ki Tevrat’a göre aslında Hz. Adem’in günahı yoktur. Günah işleyen Hz. Adem’in aleyhisselam hanımıdır. Ancak buna rağmen diyorlar ki Hz. Âdem’in neslinden kim gelirse o mutlaka günahkârdır, salih olamaz, iyi insan olamaz. Onun temizlikle ilişkisi yoktur, günahkârdır.
Luka’ya göre İncil’in 1. Bölümünde Zekeriya ve onun eşinden bahsediliyor.
“Yahudiye kralı Hirodes zamanında, Abiya bölüğünden Zekeriya adında bir kâhin vardı. Harun’un soyundan olan karısının adı ise Elizabet’ti. Her ikisi de Tanrı’nın gözünde doğru kişilerdi, Rab’bin tüm buyruk ve kurallarına eksiksizce uyarlardı.”[9]
Kabul ediyorlar ki Harun’un soyundan olan birisi Allah’ın doğru kullarındandır. Netice de Harun da Adem neslindendir.
Tanrı’nın gözünde doğru kişilerdi ne demektir? Temiz, iman sahibi, mümin insanlardır. Demek ki mesihin çarmıha gerildiğine inanmadan da Hıristiyanların inanışlarına iman etmeden de insanoğlu Adem’in neslinden doğduğu halde salih olabilir ve Allah’ın emirlerini ve onun hükümlerini kusursuz uygulayabilir. Bu İncil’den açıkça anlaşılmaktadır.
Tekvin Eski Ahitte 3. Bölüm 1 den 6 ya kadar olan ayetlerde bir hikaye anlatılıyor.
“1. RAB Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.
2. Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı,
3. “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”
4. Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi,
5. “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”
6. Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi. Kocası da yedi.”[10]
Bu hikayeye göre Allah’ü Teala bir çok mahlukatı yarattı ve bir de yılan yaratıldı. Tevrat’a göre şeytana yılan denilmiştir. Allah’ü Teala Adem ve eşini bir bahçeye koydu ve ona şu ağaçtan yemeyeceksin dedi. Şeytan kendince Allah’ın işini bozmak için oralara geliyor. Eğer erkek şeytana daha yakın olsaydı şeytanın erkeğe gelmesi lazım ama şeytan ne yapıyor, şeytan Âdem’in eşine geliyor. Yani kadına geliyor. Çünkü onun içinde günaha meyilli olma durumu söz konusu ama Ademde değil. Âdem’de günahkarlık meyili olsaydı, şeytan mutlaka Hz. Âdem’e giderdi.
Tekvin 3. Bölüm 1-6 ayette anlatılan hikayeye göre;
şeytan ona dedi ki; “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?”
O kadın:, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”
Şeytan dedi ki; hayır Allah böyle söylemedi. Sen bundan ye dedi. Ve yılan dedi ki katiyen ölmeyeceksiniz. Çünkü Allah bilir ki ondan yediğiniz gün o vakit gözleriniz açılacak ve iyiyi ve kötüyü bilerek Allah gibi olacaksınız.
Onun için Allah’ü Teâlâ yasaklıyor çünkü benim gibi olmasınlar istiyor, bu anlam çıkıyor.
Peki, ne oldu?
Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi. Kocası da yedi.
Tevrat’a göre kadın şeytana uydu ve yasaklı olan meyveyi yedi, kocasına da bu meyveden veren kadındı. Suç kimin? Kadının. Çünkü kocasını günaha teşvik ediyor. Tevrat’a göre demek oluyor ki kadın günaha daha çok meyillidir.
Burada şunu da açıklamakta fayda vardır. Tevrat’a göre haşa Allah’ü Teâla yalan söyledi. Onlara dedi ki eğer bu ağacın meyvesinden yerseniz ölürsünüz, dedi. Onlar yediler ve ölmediler. Onlar da dediler ki şeytanın dediği doğru çıktı ve gözleri açıldı. Şeytan doğruyu söylüyor ve haşa Allah yanlış söylüyor. Haşa eğer gerçekten bu ilah yalan söylüyorsa Hıristiyanların inandığı bu Allah’ın oğlu nasıl temiz olabilir? O zaman yalan söyleyen babanın oğlu nasıl temiz oluyor?
Bu durum şuna benzer efendim eğer su 100 derecede kaynıyorsa kimin üzerine dökersek yanar. Ama içine eğer su ilave ederek ılıştırırsak suyun sıcaklığı 40 dereye 50 dereceye inerse o zaman zarar vermez. Şimdi bu ne demektir. Biz bu hikayeden anlıyoruz ki eğer birisi sadece kadından doğdu ise onun daha çok günaha meyilli olma ihtimali vardır. Bu bizim inanışımız değil ama eğer bunları kabul edersek kadının daha çok günaha meyilli olma ihtimali vardır. Eğer erkek ve kadın ikisinin bir çocuğu doğmuş olarak kabul edersek belki Hıristiyanların dediği gibi; miras ile günah nesilden nesile geçiyor ise, o zaman her ikisinden doğan çocuk o kadar günaha meyilli olmaz. Ama sadece kadından doğan çocuk günaha daha çok meyillidir.
Bunun cezası olarak Tevrat’ta denildi ki, bu suç işlendi ve kadın bunun cezası olarak artık çocuk doğuracak ve çocuğu doğum sancısı ile doğuracak.
Eğer bu günahın cezası bu ise o zaman en azından Hıristiyan olan kadınların, Hz. İsa’ya ilah olarak içtenlikle iman etmiş olan hanımların çocuklarını doğururken doğum sancısını çekmemeleri gerekir. Çünkü doğum sancısı günahın cezası. Eğer onlar sancı çekiyorlarsa bütün bunlar efsaneden ibarettir, hikayeden ibaret şeylerdir.
Acaba Hz. İsa aleyhisselam kendisine masum dedi mi yoksa bu da mı Hıristiyanların uydurması?
Eğer Hz. İsa kendisine masum demişse biz de diyelim ki Hz. İsa masumdur. Ama eğer o kendisine masum demiyorsa, İncil’de başka türlü ifadeler hatta tersi ifadeler varsa o zaman Hıristiyanlar nasıl masum diyebilirler. İncil’de şöyle bir ayet var:
“İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O’na, «İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?» diye sordu.
İsa ona, «Bana neden iyi diyorsun?» dedi. «İyi olan tek biri var, O da Tanrı’dır.»”[11]
Adamın Hz. İsa’ya iyi demesi Hz. İsa’nın hoşuna gitmiyor ve Hz. İsa da ona cevaben:
“niçin bana iyi diyorsun «İyi olan tek biri var, O da Tanrı’dır.»” diyor.
Şimdi eğer Hz. İsa Allah’ın oğlu olsaydı demesi gerekirdi ki “maşallah ne irfan sahibi bir insansın, ne marifet sahibi bir insansın sen. Beni tanıdın bana iyi dedin çünkü Allah’tan başka iyi yoktur bende Allah’ım” demesi gerekirdi ama demedi.
Şimdi burada bunu da bilmekte fayda vardır. Hıristiyanlara bazen siz kitabınızı değiştiriyorsunuz diyoruz inanmıyorlar.
Mesih-i Mevud aleyhisselam Hıristiyanların karşısına bu ayeti koyarak “o kendisinin iyi bir insan olduğunu kabul etmiyor da siz onun masum ve günahsız Allah ve Allah’ın oğlu olduğunu söylüyorsunuz” dediği zaman, bir cevap veremediler ve Hıristiyanlar Hindistan’da, Pakistan’da 1910 senesinden sonra basılan İnciller‘de bu ayeti değiştirdiler. İfade ne idi “iyi muallim” ifade bu idi. Bunu şu şekilde değiştirdiler ve “sen bana iyilik hakkında neden soruyorsun”. İfadeyi bu şekilde değiştirdiler. Bakın ikisi arasında ne kadar büyük bir fark vardır.
Hıristiyan din adamları ile, papazlar ile görüştüğümüzde onlar devamlı olarak iddialarında Hz. İsa dışındaki bütün peygamberlerin bütün insanların günahkâr olarak yeryüzüne geldiğini söylüyorlar. Biz de tartışmalarda bu ayetleri delil olarak gösterdiğimizde bir türlü kabul etmiyorlar.
Onların kabul edip etmemeleri çok önemli değil, çünkü kalbi tatmin etmek Allah’ın işidir bizim işimiz değildir. Bizim işimiz gerçeği söylemektir.
Hıristiyanlar, günah nesilden nesile miras olarak geçti dediler. Kur-an’ı kerim ise bunu reddetti ve dedi ki;
“Biz daha önce Âdem’e kesin bir emir vermiştik, ama o (onu) unuttu.”[12]
Adem unuttu.
Unutmak başkadır günah başkadır. Günah bile bile suç işlemektir. Ayetin devamında ise şöyle deniyor:
“Ancak (emrimize karşı gelmek konusunda) kesin iradesinin olmadığını gördük.”
Adem aleyhisselam unutmuştu ve onda günaha meyil yoktu diyor. Günaha azmi yoktu diyor.
Ama onlar vardı diyorlar çünkü bu hayal dünyasını kuracaklardı ve bu hikayeyi uydurmadan dinleri kurulmuyordu onun için böyle hikayeler uydurmak zorunda kaldılar. Bu hayal dünyası yıkıldığı zaman zaten dinleri yıkılıyor ve ellerinde bir şey kalmıyor. Hazırlayan: Raşit Paktürk
[1] Ali İmsan Suresi, 60. ayet
[2] Hac Suresi, 6. ayet
[3] İbraniler, 7. Bölüm, 3. ayet
[4] Matta, 1. Bölüm, 1. ayet
[5] Tövbe Suresi, 30. ayet
[6] Tin Suresi, 5. ayet
[7] Rum Suresi, 31. ayet
[8] Buhârî, Cenâiz 80, 93; Müslim, Kader 22; Muvatta, Cenâiz. 52; Tirmizî, Kader 5; Ebu Dâvud, Sünnet 18.
[9] Luka, 1. Bölüm, 5-6. ayet
[10] Tekvin (Yaratılış), 3. Bölüm, 1-6. ayet
[11] Markos, 10. Bölüm, 17-18. ayet
[12] Taha Suresi, 116. ayet


