Vadedilen Mesih ve Mehdi’ye iman etmek neden gereklidir
Ben kitaplarımdan birinde “Evliyalara düşman olanların imanını Allah silip yok eder,” demiştim. Bunun üzerine bazı kimseler bana, imanın silinip yok edilmesinin sebeplerini sorarak, “iman Allah’ın Kitabına ve Peygamberin sünnetine uymakla tamamlanır. Bundan dolayı bir Müslüman’a düşmanlık etmenin imana ne zararı vardır? Tersine bu sözler temeli olmayan ve evhamlı kişilerin vehmidir,” dediler.
Biliniz ki bu görüş, içinde eksiklik barındırır ve pamuk ipliğinden de güvercinin kanatsız yavrusundan da daha zayıftır. Doğal olarak bunun kaynağı tefekkür eksikliğidir. Bu görüşün sahibi, tamahkâr bir kalple dünyaya yüzüstü düşmüştür ve dini marifetlerden tamamıyla gafildir. Bu konunun aslına gelince, bütün insanoğlu bir tek fert gibidir. Onlardan birisi baş, diğeri kalp, bazıları karaciğer, birileri mide, böbrek, birileri ise soluk alma uzuvlarına benzer ve bunlar bütün insanoğlunun reisleridirler. Bazıları ise, diğer uzuvlara benzer. Netice olarak Allah celle celalühü, baş, kalp ve diğer reis hükmündeki uzuvları gibi yaptığı kimseleri, diğer insanlar için hayat kaynağı kılmıştır. Bir insanın bu uzuvları olmaksızın (bedenen) yaşamayacağı gibi bu reisler, yani peygamberler, nebiler, sıddikler, muhaddesler, şehitler ve salihler olmaksızın da manen yaşayamaz. Bundan anlaşıldığı gibi evliyalara buğzetmek manevî ölümün ta kendisidir. Netice olarak herkimin bu makbul grup ile olan öfkesi ve zıtlaşması şiddetlenirse ve bu mahbub taife ile devamlı çekişirse; bundan vazgeçip tövbe etmezse ve bunun tedavisi için Allah’a celle celalühü dua etmezse; küfretmek, lanet etmek, iğnelemek ve kavga etmeyi terk etmezse, onun Al lah celle celalühü indindeki en son cezası imanının silinip yok edilmesi ve haset, fısk ve isyan ateşinde bırakılmasıdır. Hatta o, şeytanın hizbine katılıp hüsrana uğrayanlardan olur. Bunun sırrına gelince evliyalar öyle bir topluluktur ki Allah celle celalühü onları sever, onlar da Allahı sever ve onların Rableri ile güçlü bağları vardır ve üzerlerine O’nun hayrete şayan lütufları vardır. Onlar ile Allah celle celalühü arasında öyle sırlar vardır ki o sırları sadece onların Mahbubu celle celalühü bilir. Bundan dolayı Allah celle celalühü onları hayret verici şekilde sever. O, evliyalara düşmanlık edene, düşman olur ve onlarla dost olanın dostu olur. O’nun, evliyaları bu denli sevmesinin nedenini, onlar için sevginin bütün gerekliliklerini neden yerine getirdiğini ve neden onların mahbubu olduğunu hiç kimse bilemez…
Sözün özü, bu saadetli saygın kimselerin hizmetinde bulunmak, bahtiyarlığın alametidir ve onların sevgisi marifet meyvelerini elde etmektir. Onlarla dostluk, Allah celle celalühü ile dostluk demektir, onların methini yaymak, başarının anahtarıdır. Onların ayıplarını aramak, bahtsızlığın belirtisi olup, eksikliklerinin peşine düşmek, iyilikleri yok eder. Onların zorluklarını üstlenmek ise günahların kefaretidir. İşte onların ipine dizilmeyen ve cemaatleriyle ilişkisi olmayan ve hiziplerine katılmayıp onlara düşmanlık ve muhalefet eden ve tartışma anında kızgınlıklarında haddini aşan ve karşılıklı görüşme esnasında edep sınırlarını aşan kimselerin amellerini, Allah celle celalühü boşa çıkarır ve onları helak eder. Onlar Allahın öfkesi ile dönerler ve Allah celle celalühü tarafından üzerlerine azap ve gazap iner. Netice olarak Allah celle celalühü gönüllerinden iman lezzetini ve irfan nurunu siler atar ve onları hüsrana uğramış, zillete yakalanmış halde karanlıklar içinde terk eder.[1]
[1] Kaynak: Hamametü’l Büşra; sayfa 1-7, Çev. Raşit Paktürk


