Hz. Saad  bin Rebiğ (ra).

Kendisi Ensar’ın Hazrec kabilesinin Beni Haris kolundan idi. O, cahiliyet döneminde bile okuma yazma bilirdi. Saad (ra) birinci ve ikinci Akabe biatine katıldı. Hz. Resulüllah (sav) hicret ettiğinde Hz. Saad ile Hz. Abdurrahman bin Avf arasında muvahat (kardeşlik) kurdu. O zaman  Hz. Saad (ra), Hz. Abdurrahman bin Avf’a şöyle dedi: Ben Ensar arasında varlıklı birisiyim, malımı bölüp yarısını size veriyorum. Aynı şekilde benim iki hanımım var, hangisini istersen ben onu boşayacağım. İddet müddeti geçtikten sonra siz onunla evlenin. Hz. Abdurrahman bin Avf (ra) şöyle cevap verdi: Benim bunlara ihtiyacım yok, siz bana sadece burada ticaret yapılan bir pazar var mı onu söyleyin.

Hz. Saad bin Rebiğ (ra) Bedir ve Uhud gazvelerine katıldı ve Uhud savaşında şehit oldu. 

Hz. Mirza Beşir Ahmed, Uhud savaşının duygu dolu bir resmini çizerek şöyle der: Savaş sona erince, Hz. Resulüllah (sav) kendisi de yaralıydı, fakat yine de meydana geldi. Şehitlerin naaşları aranmaya başladığında Müslümanların önünde gözyaşlarını akıtan bir manzara vardı. 70 şehidin toza ve kana bulanmış naaşları, Arapların vahşiyane müsle adetinin korkunç manzarası görülüyordu. Bu sırada Peygamber Efendimizin emri üzerine Ensardan Hz. Ebi bin kaab, Hz. Saad bin Rebii’nin durumuna bakmak için savaş meydanına gitti. Her tarafa bakıp seslendikten sonra Ubey Bin Kaab (ra) yüksek sesle dedi ki Saad bin Rebiğ nerede? Resulüllah (sav) beni onun için gönderdi. Bunu duyunca Hz. Saad’ın ölü gibi olan bedeni birden elektrik çarpmış gibi oldu. O, üstüste naaşların arasında ölü gibi duruyordu. İrkilerek fakat kısık bir sesle dedi ki kimdir o, ben buradayım. Ubey bin Kaab, kendisini Hz. Resulüllah’ın (sav) gönderdiğini Saad’ın durumunu öğrenmek istediğini söylediğinde Hz. Saad (ra) Peygamber Efendimize (sav) selam söyledi ve dua etti. Sonra Müslümanlara selam söyledikten sonra şöyle dedi: Kavmime söyle, eğer siz nefes alabilir durumda olduğunuz halde Hz. Resulüllah’a herhangi bir sıkıntı dokunursa o zaman sizin Allah’ın huzurunda hiçbir mazeretiniz olmayacak. Bunu söyleyip Hz. Saad (ra) can verdi.

Hz. Muslih Mevud (ra) Hz. Saad bin Rebiğ ile ilgili olayı anlattıktan sonra şöyle der: Bakın, öyle bir durumda insanın kalbinde kendi hanımı ve çocukları için nasıl düşünceler gelir. Ancak bu sahabe öyle bir mesaj yollamadı, yolladığı mesaj sadece şuydu: Biz Hz. Resulüllah’ı (sav) koruyarak bu dünyadan ayrılıyoruz, siz de aynı yoldan bizim peşimizden gelin.

Bir defa Hz. Saad’ın kızı Hz. Ebubekir’in (ra) yanına geldi. Bunun üzerine Hz. Ebubekir kendi şalını onun oturması için yere serdi. Hz. Ömer geldi ve o bayanın kim olduğunu sordu. Hz. Ebubekir şöyle buyurdu: Bu, senden de benden de iyi olan adamın kızıdır. O, Hz. Resulüllah’ın zamanında vefat etti ve cennette kalacak yer edindi ve ben ve sen geride kaldık.

Hz. Saad (ra) varlıklı birisiydi. Şehit olduğunda geride hanımı ve iki kızı kaldı. O zamana kadar miras ile ilgili emirler inmemiş olduğu için şehidin kardeşi eski geleneğe göre onun bütün mallarına sahip oldu. Bunun üzerine Hz. Saad’ın hanımı bütün meseleyi Hz. Resulüllah’a (sav) arzetti. Peygamber Efendimiz (sav) ona sabır telkin etti. Ondan sonra çabucak miras hükümleri nazil oldu, bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) Saad’ın kardeşini çağırarak yeni miras emirlerine göre mirası bölüştürdü.[1]


[1] (5. Halifetü’l Mesih Mirza Masrur Ahmed Hazretleri, 5 Haziran 2020 Cuma Hutbesi)

Start typing and press Enter to search