Eşler arasında sevgi ve merhamete dayalı bir ilişki nasıl olur?
YAZAR : Raşit Paktürk
Çağımızda kadın erkek arasındaki sınırlar ve karı koca ilişkisi çözülmeyen bir sorun haline gelmiştir. Vadedilen Mesih’inas ikinci halifesi Hz. Muslih Mevudra şöyle buyurur: Şu an dünyanın en önemli sorunlarından bir tanesi kadın ve erkek ilişkisi ile ilgilidir. 1300 sene önce Arabistan’da doğan bir ışık, kadının da bir insan olduğu fikrini insanların zihnine yerleştirmeye çalıştı… Kuran erkeğe hitaben, kadınlar hakkında şu kısa cümleyi kullanmıştır: Velehünne mislüllezi aleyhinne (vazifeleri olduğu gibi hakları da vardır.) Bu cümle ileride şanı yüce sonuçlar doğuracaktır…
Bazı gerçeklerin hakikati, Vadedilen Mesih’inas zamanında ortaya çıkacaktı ve onlardan bir tanesi de işte bu çağrıydı. Erkek ve kadın ilişkileri sorunu çok önemli bir meseledir. On üç asırlık bir süre onun gebeliği için gerekliydi. Çağımızda ise bu sorun, dünyayı hayrete düşürecek bir hal almıştır ve dünya ileride nelerle karşılaşacağı konusunda şaşkındır. Kadın, hürriyet çağının geldiğinin farkına varmıştır. Kadınları hizmetçi hatta köle zanneden erkekler ve eşlerini her türlü hizmetinde kullananlar, hayatlarının nasıl geçeceği konusunda şaşkındırlar. Onlar Muhammed Resulüllah’ınsav hayatından habersizdirler. Gözlerinin önündeki veraset yoluyla ellerine geçmiş duygulardır. Bundan dolayı, ileride nelerle karşılaşacaklarını kestiremiyorlar. Avrupa’da bir devrim yaşandı, bunun neticesinde hem erkek hem kadın, her ikisi de inim inim inlemektedirler. Onların ikisi de yerlerinden sökülmüştür ve bunun sonucu olarak da sürekli acı çekmektedirler. Onlar, ancak, İslam’ın erkeğe ve kadına verdiği haklara riayet edildiğinde rahata kavuşacaklardır…
Diğer milletlerde bulunan sorunlar, Müslüman kadınlarda da ortaya çıkmaktadır. Ama ne yazık ki Müslümanlar bunların ilacını Kuran-ı Kerim’de arayacakları yerde, Avrupa’nın yolunu tercih etmektedir. Bunun neticesinde Avrupa’da ortaya çıkan huzursuzluklar, Müslümanlarda da baş göstermektedir. Kuran-ı Kerim’e uyulduğu takdirde, örf ve adetlere karşı gelme sonucu zorluklarla karşılaşılacaktır. Ama yine de bunun neticesi hayırlı olacaktır. Kadın ve erkek haklarıyla ilgili dünyada bir devrim yaşanmak üzeredir. Ama bu değişikliğin Kuran-ı Kerim’e uygun olması gerekmektedir.[1]
Aile hayatının esasını teşkil eden temel tuğlası, eş seçiminde kullanılan yol ve yöntemle yerine konulur. Gelecekteki cennetlik veya cehennemlik hayatın binası, bunun üzerine inşa edilir. Bundan dolayıdır ki, İslam eş seçiminde duygularla hareket etmeyi değil, çokça dua, aklıselim ve kavli sedidi tercih etmeyi emretmiştir. Hz. Resulüllahsav, “fezfur bizatiddin taribet yedake” demek suretiyle, eş seçiminde birinci tercihin din ve ahlak olması gerektiğini öğretmiştir.
Ama bugün zihnen batıya teslim olmuş Müslümanlar, eş seçerken internet ve benzeri modern yolları kullanmaktadırlar. İki yabancının ilişkisi burada başlar ve bazen kısa bir zamanda bu ilişki karı-koca ilişkisine dönüşür. Geçici nefsanî duygularına teslim olmuş, Batılı hayat tarzını benimseyen kimseler bilmelidirler ki, bu tür insanların aile hayatı bugün Batının çizdiği yolları aynen takip edecektir.
Dua, kavli sedid ve aklıselimi göz ardı ederek, hiç tanımadığı kimselerle bu şekilde karı-koca hayatına başlayan insanlar, hangi sorunlarla karşılaşabilirler? Bu konuda Vadedilen Mesihas şöyle buyurmaktadır: Çağımızda türlü türlü ahlaksızlıklarından dolayı, insanların çoğunun nesli bozulmuştur. Kızlar konusunda zorluklarla karşılaşılmaktadır. Gördüğüm kadarıyla büyük çaba sarf edilmesine rağmen, yabancı insanlarla akrabalık kurmanın birçok kötü sonuçları ortaya çıkmaktadır. Bazı kızların ecdadından bir kimse, bir zamanlar frengi hastalığına yakalanmış olduğundan, ileriki bir zamanda aynı hastalık o kızlarda da ortaya çıkmaktadır. Bazı kimselerde verem vesaire gibi akciğer hastalıkları ve bazılarında kısırlık bulunmaktadır. Ailelerin ahlaksızlığından dolayı ise, bazı kızlarda hakkıyla takva bulunmamaktadır. Yabancı kimselerle akrabalık ilişkisi kurulurken, bu ve buna benzer ayıplar bilinemez.[2]”
Bu konuyla ilgili başka bir nasihatinde ise o, şöyle buyurur: Milletimizin başka bir kötü geleneğine gelince, onlar kendi milletine mensup olan kimseye kız vermekten hatta elinden geldiğince kız almaktan da hoşlanmazlar. Bu tamamıyla kibirlenmek ve kendini beğenmekten ileri gelir ve şeriatın emirlerine kesinlikle terstir… Eş aranırken dikkat edilmesi gereken, nikâhlanacağı kimsenin takva sahibi olup, iyilik üzerinde yürüyen ve fitneye yol açan herhangi bir soruna sahip olmamasıdır. Biliniz ki, İslam’da kavmin hiçbir değeri yoktur, asıl olan takvadır.[3]”
Hz. Muslih Mevudra şöyle buyurur: Sözüme kulak verin! Karı-koca ilişkisi bir saatlik değil, ömür boyudur. Hatta bana kalırsa Kıyamete kadardır… İnsan ektiğini biçer… Bundan dolayıdır ki, nikâh vaktinde gelinin dindar olmasına ve damadın da kötü ahlaklara sahip olmamasına dinen dikkat edilir… Hz. İbrahimas evlendi. Bu nikâhın temelinde takvaya dayalı öyle bir esas vardı ki, bunun neticesinde onun neslinde üst üste peygamberler doğmaya devam etti… İnsanlar bu tür şeylere çok az dikkat ederler ve zamanı geldiğinde kendi hedeflerine ulaşmak için her türlü yola başvururlar.[4]
Vadedilen Mesihas karı-koca ilişkileri hakkında Mevlâna Hekim Nuruddin Hazretlerine bir mektupta şöyle yazmıştır: Salih ve sevgili bir eş nasip edilen bir insan, ileri derecede şanslı, mübarek ve mutludur. Bununla takva ve temizlik güçlenir. Din ve imanın büyük bir payı, kolaylıkla ele geçer. Bundan dolayı hemen hemen bütün peygamberler, sanki ona âşıkmış gibi güzel ve salih hanım nasip edilmesini istemişlerdir. Peygamber Efendimiz’insav Hz. Ayşe’ye olan sevgisi meşhur bir olaydır. Yazılanlara göre, İslam’da ilk zuhur eden sevgi bu idi. Ben bu nimetin size bağışlanması için Allahcc indinde duacıyım. Bence bu nimet birçok nimetin özüdür. Mümin ileri derecedeki takvanın talibi, hatta aşığı olduğu için, bence erkek ve kadın arasında sevgi, ihlâs ve dostluk bulunan bir ev, cennet gibi paktır ve bereketlerle doludur.[5]
Aynen bunun gibi o, Nüvvab Muhammed Ali Han’ınra ilk eşi vefat ettiğinde, ona bir mektupta şöyle taziyede bulunmuştur: Karı-koca ilişkisinde sırlar bulunur. Kadın ve erkek bir beden ve bir vücut haline gelirler, yüzlerce kere aynı yatakta yatarlar. Onlar birbirinin uzvu haline gelirler. Bazen aralarında aşka benzer bir sevgi zuhur eder. Bu sevgi zamanını hatırlayıp gözleri yaşarmayan hiçbir kalp yoktur. Birkaç hafta evden uzaklaşınca insan bu muhabbeti özler. Bu bağdan Allah-u Teâlâ sıklıkla bahsetmiştir ki, aralarındaki sevgi ve muhabbeti kökleştiren ilişki budur. Bazen bu bağın bereketinden dolayı dünyevi acılar unutulur. Hatta peygamberler bile bu bağa muhtaçtılar. Kâinatın Efendisisav çok üzgün olduğunda Hz. Ayşe’nin uyluğuna elini vurup, “Erihna ya Ayşe” “Ey Ayşe! Biz şu an üzgünüz, bizi sevindir” derdi. Bundan anlaşıldığı gibi sevgili hanım, iyi bir arkadaş ve aziz bir reistir ki, o evladın en büyük dert ortağıdır. O üzüntüden kurtarandır ve ev işlerinin idarecisidir. Onun aniden dünyadan göç etmesi, ne kadar büyük bir üzüntüdür. Her tarafa yalnızlığın karanlığı çöker ve ev insana korku verir.[6]”
Aile hayatını sevgi ve huzurun kaynağı yapmanın büyük silahlarından bir tanesi duadır. Vadedilen Mesihas şöyle buyurur: Allahcc Yüce Kuran’da bize şu duayı öğretmektedir:
وَاَصۡلِحۡ لِیۡ فِیۡ ذُرِّیَّتِیۡ
Yani: “Çoluk çocuğumun (manevi) durumlarını da düzelt.[7]” Bundan dolayı sadece kendi manevi ilerlemeniz için dua etmekle yetinmeyip, hanımınızın ve çocuklarınızın da bu yolda ilerlemeleri için dua ediniz. Çünkü insanın manevi fitnelere düşmesine, çoğunlukla evladı ve özellikle de hanımı sebep olur. Unutmayınız ki, Hazreti Âdem’inas başına ilk olarak ne geldiyse, hanımının yüzünden geldi. Bel’am Bin Baure’nin fitneye düşmesine de hanımı sebep olmuştu. Tevrat’tan anlaşıldığına göre, zamanın padişahının gösterdiği takılara tamah eden Belam Bin Baure’nin hanımı, kocasını Musa peygamber aleyhine beddua etmek için kışkırttı. Kısacası genellikle eş ve evlat, insanın manevi fitnelere düşmesine sebep olur. Bundan dolayı onları ıslah etmeniz için elinizden geldiğince uğraş verin ve onlar için bolca dua edin.[8]
Vadedilen Mesihas Ahmedi bir erkeği hangi vasıflarla donatılmış olarak görmek istiyordu, şimdi de bunun bir örneğini sunacağım. O, bir seferinde Nüvvab Muhammed Ali Han Bey’era şöyle yazdı: Siz, eşinizin bazı tutumlarının sizi rencide ettiğini yazdınız. Biliniz ki benim yolum bu değildir. Ben Peygamber Efendimiz’insav “Eşiyle iyi olan en iyi olanınızdır” hadisiyle amel etmeyi, saadet alameti olarak görürüm. Allahcc kadınların tabiatında o kadar eğrilik yaratmıştır ki, bazen onların Allahcc, peygamber, kocası, kayınpederi, kocasının mürşidi, annesi veya kız kardeşini kötülemeleri ve onların iyi niyetlerine muhalefet etmeleri hiç de hayret verici değildir. Durum böyle olsa bile, uygun olan bir heybet ile ve bazen yumuşaklıkla onlara nasihat edin ve eğitimleriyle meşgul olun. Ama daima onlara iyilik edip ahlaklı ve yiğitçe davranın. Bir Müslüman’ın ahireti düşünmesi gerekir diye ona nasihatler verin ki, Allah-u Teâlâ musibetlerden korusun. Dua edilmeli ki, karı-koca, çocuklar ve arkadaşları birbirinden ayıran heybet verici şey, yani ölüm, zamansız gelip ortalığı birbirine katmasın. İnsan kalbini yumuşak tutmalı. Beş vakit namazı eda etmesi için hanımınıza nasihat edin. Namaz Allahcc indinde birçok şey arz etmeye fırsat verir. Dünya ve ahretiniz için, kendi dilinizde dua edin. Kötü kaderlerden korkun. Barış ve huzur vaktinde korkana, Allahcc rahmet eder. Ayrıca siz eşiniz için namazlarınızda dua ediniz. Ufak hatalar görüp kalbinizde ilişkiyi kesmeniz yakışıksızdır. Tersine vefalı olup, onun ıslahı için uğraşın ve gerçekten merhametli davranın.”[9]
Dikkat ediniz! İster Ahmedi erkek, ister kadın, kim bu tür sorunlardan dolayı evlilik bağını koparmak isterse, zamanın imamı ona “Ufak hatalar görüp kalbinizde ilişkiyi kesmeniz yakışıksızdır,” diye buyurmaktadır. Evlilik bağını koparmakla ilgili bir olay anlatmadan geçemeyeceğiz. Bedir Gazetesinin kurucu editörü Hz. Bâbu Muhammed Afdal Beyra Afrika’da çalışırdı. Hali vakti yerinde idi. Onun iki eşi vardı ve Kadiyan’da yaşarlardı. 1899 senesinde o, Hekim Nuruddinra Hazretlerine bir mektup yazarak, her iki hanımın Afrika’ya gönderilmesini rica etti. Mektubunda o, “Hanımlardan kim gelmeyi reddederse, onu boşuyorum” diye yazdı. Onun mektubu Vadedilen Mesih’eas sunulduğunda, o çok üzüldü ve Mevlevi Nuruddinra Hazretlerine, ona benim tarafımdan şöyle yaz buyurdu: “Böyle bir kimse ile bizim bağımız olamaz. Çünkü bu kadar aziz olan ilişkiyi, ufak bir nedenden dolayı kesen kimse, bizimle nasıl vefalı kalacak?”[10] Bu mektup Hz. Babu Bey’era ulaştığında adeta yer ayağının altından kaydı, düşündüklerinden tövbe etti. Rahat ve varlıklı hayatından vazgeçip Kadiyan’a geldi. Bedir Gazetesini çıkardı ve hayatının sonuna dek vefalı olarak Vadedilen Mesih’inas hizmetinde bulundu.
Vadedilen Mesihas Ahmedi bir erkeğin yiğitlik vasıflarıyla süslendiğini görmek istiyordu. O, şöyle buyurmaktadır: “Bize göre erkek olup, kadına savaş açmak ileri derecede hayâsızlıktır. Yüce Allahcc, bizi erkek olarak yaratmıştır. Bu aslında üzerimize nimetin tamamlanması manasına gelir. Bundan dolayı O’na teşekkür etmek için kadınlara lütufta bulunmak ve yumuşak davranmak gerekir.[11]
Vadedilen Mesihas şöyle buyurur: “Fahşa (fuhuş) haricinde hanımların bütün ahlaksızlıklarına ve acımasızlıklarına dayanın.[12]”
O, yine şöyle buyurur: “Bir keresinde ben eşime sitemde bulunmuştum. Kalbimdeki gücenmenin sesime yansıdığını hissediyordum. Bununla beraber, incitici ve kalp kırıcı bir kelime telaffuz etmemiştim. Daha sonra, eşime olan bu sertliğin nedeni gizli bir günahtan dolayıdır düşüncesiyle, uzun bir zaman istiğfar edip, huşu ve huzu içerisinde nafile namazlar kıldım ve sadaka verdim.[13]”
O, şunu da buyurmuştur: “Kim zevcesine ve akrabalarına yumuşaklık ve ihsanla davranmıyorsa o benim cemaatimden değildir.[14]”
Yine onun buyurduğuna göre: “Kadınlara saygılı davranmak ve ahlaksızlıklarına karşı sabırlı olmak, şeriatın emridir. Bir hanım namuslu ise ve kocasına itaat ettiği müddetçe, onun durumlarını çok kurcalamayın. Çünkü kadınlar doğuş itibariyle erkekten daha zayıf yaratılmıştır. Peygamber Efendimiz’insav tutumu da buydu. O, hanımlarının uygunsuz davranışlarına katlanır ve şöyle buyururdu: Her kim kadının ok gibi düz olmasını istiyorsa hatalıdır. Kadınların yaratılışında eğrilik vardır. Bu eğrilik hiçbir şekilde düzelmez.[15]”
Peygamber Efendimizsav “El-hakku mürrun,” yani doğru söz acı olur buyurmuştur. Bundan dolayı çağımızda kadın ve erkeğin hasta olan ilişkisini tedavi etmek için, Vadedilen Mesih’inas sunduğu reçeteyi, acı olsa her erkek ve kadın isteyerek veya istemeyerek kullanmaya mecburdur. Bu şifa verici ilaç, her çifti sağlıklı vücut haline getirip, kanımızın daimi bir parçası olarak damarlarımızda dolaşıncaya kullanılmaya devam edilmelidir. Ancak hakem ve adel, yani adaletli hâkim olarak gönderilen Vadedilen Mesih’inas reçetesinden tamamıyla yüz çeviren bir çift veya Vadedilen Mesih’inas karşı taraf için söylediklerinden hoşlanan, ama kendisine verilen nasihatleri göz ardı eden kimseler için huzursuzluk mukadder kılınmıştır. Vadedilen Mesihas şöyle buyurur: İhlâs ve içtenlikle bana gelin. Çünkü hayrınız bundadır. Her tarafta yırtıcı hayvanlar vardır. Ama ben koruyucu kaleyim.”
“La şarkiyya ve la garbiyya,” yani ne Doğuya, ne de Batıya ait olan İmamüzzaman, hakem ve adel makamının sahibi Vadedilen Mesihas, yuvalarımızda sevgi ve merhamet ortamının korunması için şunları bildirmiştir. O, bir taraftan erkeklerin fıtrî zaaflarına dikkatlerini çekip, onlardan kurtulmalarını ve dünyadaki alelade erkeklerden farklı olup, cennete benzer aileler kurmak konusunda sorumluluklarını yerine getirmelerini istemiştir. Diğer taraftan o, hiçbir kınayanın kınamasından korkmadan, kadınların dikkatini de onların fıtrî zaaflarına çekmek suretiyle zaafların üstesinden gelmeyi ve onların kötü sonuçlarından yuvalarını korumayı istemiştir.
Bilindiği gibi tek elle alkış tutulmaz. Bundan dolayı her Ahmedi erkek Vadedilen Mesih’inas reçetesini gönül rızasıyla uygulamalı. Aynı şekilde her Ahmedi bayan, bu âb-ı hayattan içmelidir ki, barış ve sevgiye susamış olan dünyaya onun örnekleriyle daimi hayat nasip olsun. Vadedilen Mesihas hanımlara hitaben şöyle buyurmuştur: Kadınların kötü adetlerinden bir tanesi de ikide bir kocalarına itaatsizlik etmeleridir. Onlar izin almadan kocalarının mallarını harcarlar ve kızdıklarında kocaları aleyhinde ileri geri konuşurlar. Bu tür kadınlar Allahcc ve Peygambersav indinde lanetlidirler. Namazları, oruçları ve amellerinin hiçbiri makbul değildir. Yüce Allahcc açıkça, bir kadın kocasına tam manasıyla itaat etmediği ve gönül sevgisiyle ona hürmet göstermediği müddetçe ve onun yokluğunda hayrını istemedikçe, takva sahibi sayılmaz diye buyurmaktadır.
Allah’ın Peygamberisav: “Kocalarına itaat etmeleri kadınlara farzdır. Yoksa amellerinin hiçbirisi makbul değildir,” buyurmuştur. Ayrıca o, “Allah’tancc başkasına secde etmek caiz olsaydı, ben hanımlara, kocalarına secde etmelerini emrederdim,” buyurmaktadır. Kocasının aleyhinde konuşan veya ona ihanet gözüyle bakan ve Allah’ıncc emrini işittiği halde tutumundan vazgeçmeyen bir hanım, lanetlidir. Allahcc ve Peygambersav ona kızgındır. Kadınlar kocalarının mallarını aşırmamalı ve namahremden kendilerini korumalıdırlar. Kocası ve nikâh düşmeyen erkekler haricindeki bütün erkelere karşı tesettürlerini korumalıdırlar. Namahrem erkeklerden tesettür etmeyen kadınlarla şeytan hep yan yanadır. Kadınların yapmaları gereken şey, kötü huylu ve kötü ahlaklı kadınları evlerine sokmamaları ve hizmetlerinde bulundurmamalarıdır. Çünkü iyi bir bayanın, kötü karakterli kadının sohbetinde bulunması büyük günahtır.
Kadınlarda bulunan kötü huylardan birisi de şudur: Bir kadının kocası kendine özgü bir sebepten ötürü ikinci kez nikâhlanmak istediğinde, kadın ve akrabaları çok öfkelenirler. Ona küfredip gürültü koparırlar. Allah’ıncc bu kuluna haksız yere eziyet ederler. Bu tür kadınlar ve akrabalar işe yaramaz, şerli ve kötü kimselerdir. Çünkü Allahcc, içinde yüzlerce iyilik bulunan kâmil hikmetinden ötürü, erkeklere kendilerine özgü ihtiyaç veya sebepler gereği dörde kadar evlenmeye müsaade etmiştir. O zaman Allahcc ve Peygamberinsav emri gereği evlenen kimse, neden kınansın? Allahcc ve Peygamberinsav emirlerine karşı gelen bu tür kadın ve akrabaları ileri derecede (Allah indinden) kovulmuş kimseler olup, şeytan’ın kardeşleridir. Çünkü onlar Allahcc ve Peygamberinsav buyruklarından yüzlerini çevirip, Allahcc ile savaşmak isterler. Eğer kalbi temiz olan bir Müslüman’ın evinde bu tür şerli yahut şımarık bir hanım varsa, onu cezalandırmak için kesinlikle ikince kez evlenilmelidir.[16]
Bizim bu çağımızda, kadınlar bazı özel bidatlere yakalanmış bulunmaktadırlar. Onlar taaddüd-i zevcat[17] meselesine çok kötü bir gözle bakarlar. Sanki ona iman etmezler. Onlar, Allah’ıncc şeriatının her çeşit ilacı kapsadığını bilmezler. Eğer İslam’da teaddüd-i nikâh meselesi olmasaydı, o zaman erkeklerin ikinci nikâh yapmak üzere karşılaştıkları bazı durumların bu şeriatta hiçbir ilacı bulunmazdı. Bunun örneği şöyle açıklanabilir. Eğer bir kadın sonradan delirirse yahut cüzam hastalığına yakalanırsa yahut ta ölünceye dek insanı sakat bırakan bir hastalığa yakalanırsa veyahut da benzer şekilde onu iş yapamaz ve acınacak bir duruma sokan herhangi bir sebep söz konusu olursa, keza kocası da kadınsızlığa sabredemez bir durumla karşı karşıya kalarak acınacak bir duruma düşerse, böyle bir durumda erkeğin ikinci defa nikâh yapmasına izin vermemek, erkeğin (erkeklik) güçlerine bir zulümdür.
Aslında Allah’ıncc şeriatı aynı sebepleri göz önünde bulundurarak, erkekler için bu yolu açık bırakmıştır. Keza mecbur kaldıkları zaman kadınlar için bile yol açıktır. Eğer erkek işe yaramaz duruma düşerse, onlar da hâkim vasıtasıyla talak (boşanma) yerine geçen, “hul’a” yaptırabilirler. Allah’ıncc dini bir eczane gibidir. Eğer bir eczanede her hastalığın ilacı bulunmazsa öyle bir eczane işleyemez.
Şimdi düşününüz. Erkeklerin bazen ikinci nikâh yapmaya mecbur kaldıkları bazı zorluklarla baş başa kalabilme ihtimali olduğu doğru değil midir? İçinde bütün zorlukların ilacı bulunmayan şeriat ne işe yarar? Bakınız, İncil’de boşanmak konusunda yalnız zina şartı bulunuyordu. Bunun dışında, karı koca arasında can düşmanlığı yaratabilen diğer yüzlerce değişik sebepten hiç bahsedilmemişti. Bu sebepten dolayı Hıristiyan milleti bu eksikliğe tahammül edemedi. Sonunda Amerika’da boşanma yasasının çıkarılması gerekti. Şimdi düşününüz artık! Bu yasa ile İncil nereye gitti? Ey kadınlar! Hiç üzülmeyiniz; Size verilmiş olan Kitap, İncil gibi insan tarafından değiştirilmeye muhtaç değildir. Bu Kitapta erkeklerin hakları nasıl korunmuşsa, kadınların hakları da (aynı şekilde) korunmuştur. Eğer bir kadın kocasının (birden) fazla evlenmesine öfkelenmişse, o hâkim vasıtasıyla boşanabilir. Müslümanların karşılaşabilecekleri değişik durumlardan kendi şeriatında bahsetmesi Yüce Allah’ıncc görevi idi ki, şeriat eksik kalmasın. Onun için ey bayanlar! Siz kocalarınızın ikinci kere evlenmeye irade etmeleri üzerine, Yüce Allah’acc şikâyet etmeyiniz. Aksine Yüce Allahcc sizleri musibet ve imtihandan korusun diye dua ediniz. Şüphesiz iki hanım ile evlendikten sonra eşit davranmayan erkek, aşırı zalim ve cezalandırılmaya müstahaktır. Fakat siz bizzat Allah’ıncc emrine karşı çıkarak, İlahi azabın hedefi olmayınız. Her insan yaptığı işler konusunda sorumlu tutulacaktır. Eğer siz Yüce Allah’ıncc gözünde emirlerine bağlı ve dindar olursanız, bu durumda kocalarınız bile Allah’ıncc emirlerine bağlı bir duruma getirilecektir. Gerçi şeriat değişik hikmetlerden dolayı birden fazla kadın ile evlenmeyi caiz saymıştır. Ancak kaza ve kader yasası sizin için açıktır. Eğer şeriat yasası sizin için dayanılmaz ise, dua vasıtasıyla kaza ve kader yasasından istifade ediniz. Çünkü kaza ve kader yasası şeriat yasasına dahi üstün gelir. Takva edininiz. Dünya ve onun süsüne fazla gönül bağlamayınız. Kavminiz ile övünmeyiniz. Hiçbir kadınla alay etmeyiniz. Kocalarınızdan güçlerinin yetmediği taleplerde bulunmayınız. Sizler mezara masum ve iffetli olarak girmeye çaba sarf ediniz. Yüce Allah’ıncc farzları olan namaz, zekât ve benzerlerinde üşengeçlik etmeyiniz. Kocalarına içtenlikle itaat edenlerden olunuz. Onların saygınlıklarının büyük bir kısmı sizin elinizdedir. Onun için siz bu sorumluluğunuzu çok güzel bir şekilde eda ediniz. Öyle ki Yüce Allahcc Katında “salihat-ı kamilat” (iyi ve itaat eden kadınlar) sayılasınız. İsraf etmeyiniz. Kocalarınızın mallarını yersiz harcamayınız. Hıyanet etmeyiniz. Hırsızlık yapmayınız. Dedikodu yapmayınız. Bir kadın, başka bir kadına yahut erkeğe iftira atmasın.[18]
Yuvalarımızda huzur ve sevginin gelişmesi ve Allah’ıncc rahmetinin cezp edilmesi için eşlerin birbirlerinin akrabalarına hürmet ve sevgi göstermeleri şarttır. Ch. Nazar Muhammed Beyra şöyle rivayet eder: Ben Vadedilen Mesih’inas yanında otururken, başka bir arkadaş da kendisiyle görüşmeye geldi. O, Vadedilen Mesih’e “Kayın tarafım, eşimi bana çok zorluklar çıkararak verdi. Bundan dolayı ben de eşimi anne babasına göndermeyeceğim” dedi. Bunun üzerine Vadedilen Mesih’insa yüzü öfkeyle kızardı ve ona büyük bir kızgınlık içinde “Biran evvel buradan uzaklaş. Senin yüzünden bizim üzerimize de azap inebilir” buyurdu. Bunun üzerine o adam oradan uzaklaştı. Az bir zaman sonra geri gelip, tövbe ettiğini Vadedilen Mesih’eas bildirdi. Bunun üzerine Vadedilen Mesih ve Mehdias onun oturmasına izin verdi.[19]
Vadedilen Mesihas şöyle buyurur: “Kız verenlerin uygunsuz davranışları üzülmeye değer değildir. Dünya yaratıldığından beri kız tarafından hep, başlangıçta bir miktar uygunsuz davranış ve çekişme meydana gelir. Onlar kızlarını vermeden önce çok düşünüp taşınmakta haklıdırlar. Çünkü o, onların sevgili evladıdır ve evlat hakkında herkes böyle davranmaya mecburdur.[20]”
Sahih-i Müslimde yer alan bir rivayete göre, Peygamber Efendimizsav zevcesinin akrabalarına o kadar iyi davranırdı ki, Hz. Haticera vefat etmiş olmasına rağmen,, her ne zaman kızkardeşi Hale’nin sesi Peygamber Efendimiz’insav kulağına geldiyse, o bunu işitir işitmez ona hürmeten ayağa kalkıp, onu karşılardı ve büyük bir sevgi içinde Hatice’nin kardeşi Hale geldi buyururdu. Peygamber Efendimiz’insav bu ahlakî davranışları sadece eşinin akrabalarıyla sınırlı değildi, tersine her ne zaman evinde bir hayvan kesildiyse, o onun etinden Hz. Hatice’nin arkadaşlarına da gönderirdi.[21]
Efendisine uyma neticesi olarak Vadedilen Mesih deas zevcesinin akrabalarına güzel ahlakın en iyi örneklerini sergiledi. Mesela kendisi çok meşgul olmasına rağmen, Hz. Ümmü’l Müminini anne babasıyla görüştürmek için birçok kez yolculuk yaptı.[22]
Vadedilen Mesih’inas eşi Hz. Ümmü’l Müminin de kocasının akrabalarına, örnek teşkil edecek davranışlarda bulunurdu. Bunun neticesinde başlangıçta muhalif olan akrabaların gönlünü fethetti. Mesela kuma kelimesi toplumumuzda nefretin simgesi olarak kullanılır. Ancak Hz. Ümmü’l Müminin, Vadedilen Mesih’inas birinci eşine karşı da çok iyi davranırdı. O hastalandığında onun ziyaretine gider ve tedavisiyle uğraşırdı. Vadedilen Mesih’inas bütün akrabaları Ümmü’l Müminin’e muhalif olmalarına rağmen, o ahlakî davranışlarından vazgeçmedi.
Ailelerde sevgi ve merhametin kökleşmesi için Kuran-ı Kerim karı-kocanın birbirinin elbisesi olmasını emretmiştir. İnsanın zaaflarını örtmekle kalmayıp, onun güzelliklerini göstermek, elbisenin sayısız vasıflarından birisidir. Bundan dolayı ister erkek, ister kadın, hayat ortağının güzelliklerini görmeli ve onlara iltifat etmeyi adet haline getirmelidir.
Peygamber Efendimizsav eşlerinin sadece hayatlarında değil, onların ölümünden sonra bile güzel vasıflarından sıklıkla bahsederdi. Nitekim Hz. Hatice’ninra vefatından sonra onun iyilikleri ve güzel vasıflarından o kadar sıkça bahsederdi ki, Hz. Ayşe’ninra rivayetine göre, “Ben bazen usanarak, Ey Allah’ın Resulü! Allahcc sana çok iyi hanımlar bağışladı, artık o yaşlı kadını anmaktan vazgeç derdim. Bunun üzerine Peygamber Efendimizsav “Hayır! Hayır!” deyip, şöyle buyururdu: “Ben yalnız iken Hatice bana arkadaş oldu; Ben kimsesiz iken, o bana kalkan oldu. Hatice malı mülküyle bana feda oldu. Allahcc ondan bana evlatlar verdi. İnsanlar beni reddettikleri vakit o bana iman etti.[23]”
Ayşe Hazretleri’ninra güzel vasıflarını açıkça beyan ederken Resulüllahsav şöyle buyurmuştur: “Ayşe’nin diğer hanımlar üzerindeki fazileti, serid yani etli yemeğin diğer yemekler üzerindeki fazileti gibidir. Diğer hanımlar bazen bunu protesto ettiklerinde, Peygamber Efendimizsav şöyle buyurdu: “Eşlerimin arasında sadece Ayşe’dir ki, onun yatağındayken bile bana vahiy iner.[24]”
Vadedilen Mesihas de Hz. Ümmü’l Müminin ile yalnız iken aralarında geçen bazı olaylar esnasında ortaya çıkan eşinin güzel vasıflarını ashap önünde zikrederdi. Böylelikle ashab-ı kiram Hz. Ümmü’l Müminin güzel vasıflarını Vadedilen Mesih’inas dilinden işiterek bize aktarmışlardır.
Bu günlerde ailelerde huzursuzluğa neden olan bir sebepten bahsederken Vadedilen Mesih’inas beşinci Halifesi Hz. Mirza Masrur Ahmedaba şöyle buyurmaktadır: “Yuvalar yıkan, ailelerde kavgalara ve huzursuzluğa sebep olan bir hastalık, evlendikten sonra erkeğin gücü yetmesine rağmen ve hiçbir caiz neden olmadığı halde anne baba ve kardeşleriyle aynı evde yaşamasıdır. Eğer anne-baba yaşlı olup yürümekten ve iş yapmaktan aciz ise, onlara hizmet eden ve yardım eden kimse yok ise, o zaman gerekli ve farz olan onlarla kalıp hizmet etmeleridir. Ancak onlarla beraber yaşayan kardeşler varsa, ayrı bir evde yaşamakta bir beis yoktur. Bu günlerde aynı evi paylaşmaktan dolayı birçok sorunlar yaşanmaktadır. Beraber kalarak daha fazla günaha yakalanmak hizmet veya iyilik değildir… Biz birbirimizi sevdiğimizden dolayı beraber yaşıyoruz diyenler arasında bu sevgi nefretlerin artmasına neden oluyorsa, o zaman beraber yaşamak İlahî emir değildir. Böyle durumda daha hayırlı olan, ayrı evde yaşamaktır. Kısacası duygularla değil, daima akılla karar verilmeli.[25]”
Hz. Mir Muhammed İsmailra Vadedilen Mesih’inas kayınbiraderidir ve Vadedilen Mesih’in evinde 25 seneye yakın yaşamıştır. O müşahedesini şöyle aktarmaktadır: “Ben hayatımda hiçbir zaman Vadedilen Mesih’ias Hz. Ümmü’l Müminin’e kızarken görmedim ve duymadım. Tersine ideal bir çiftte olması gereken durumu müşahede ettim.[26]”
Vadedilen Mesih’inas evinde yaşayan Hz. İmam Bibi şöyle rivayet eder: “Biz hiçbir zaman Hz. Ümmü’l Müminini Vadedilen Mesih’eas kızarken görmedik. O Vadedilen Mesih’eas çok hürmet ederdi ve gönlünü hoş tutmaya çalışırdı.[27]” Bize de Allahcc aile hayatıyla ilgili öyle güzel örnekler göstermeyi nasip eylesin ki etrafımızda yaşayanlar, her Ahmedi çift efendisi gibi ideal bir çifttir: her Ahmedi erkek eşine iyi davranır, her Ahmedi bayan da kocasına hürmet eder ve gönlünü hoş tutmaya çalışır, diye şahitlik etsin.
Vadedilen Mesih’in V. Halifesi şöyle buyurur: İslam, aile ilişkilerini ayakta tutmak, sevgi ve muhabbet ortamını yaratmak için ne kadar güzel öğreti sunmuştur. Buna rağmen egoların ağına yakalanıp iki yuva, iki aile ve hatta birçok kere nesillerin yıkılmasına neden olan insanlara şaşmamak ve üzüntü duymamak elde değildir. Allahcc onlara acısın. Amin.[28]
[1] Hutubat-ı Mahmud, cilt 3, sayfa 243-245
[2] Siretü’l Mehdi, Cilt 1, Bölüm 3, sayfa 336-337
[3] Melfuzat, Cilt 5, sayfa 48-49, 4.baskı, Hindistan 2003
[4] Hutubat-ı Mahmud, Cilt 3, sayfa 5
[5] Mektubat-ı Ahmed, cilt 2, mektup 37, sayfa 59
[6] El-Hakem, Cilt 7, No 36, 3 Eylül 1903
[7] Ahkaf Suresi; a.16
[8] Melfuzat; s.135–139, cilt 10, Tefsir Mesih-i Mevud, Ahkaf suresi ayet 16
[9] Mektubat-ı Ahmed, cilt 2, sayfa 234-235
[10] Siret Mesih-i Mevudas, Yazar Şeyh Yakup Ali İrfanî, sayfa 253
[11] Siret Mesih-i Mevudas, Yazar Şeyh Yakup Ali İrfanî, sayfa 400
[12] Siret Mesih-i Mevudas, Yazar Şeyh Yakup Ali İrfanî, sayfa 400
[13] Melfuzat, cilt 1, sayfa 307
[14] Keşti-yi Nuh, Ruhani Hazain, cilt 19, sayfa 19
[15] Siretü’l Mehdi Cilt 1, bölüm 3 sayfa 337
[16] Melfuzat, Cilt 5, sayfa 48, 4.baskı, Hindistan 2003
[17]Taaddüd-i zevcat: bir erkeğin birden fazla kadınla nikâhlanması
[18] Keşti-yi Nuh, Ruhani Hazain, cilt 19, sayfa 80-81
[19] Rivayat-ı Sahabe defteri, no 1, Muhammed Ekber Bey, Kebirabad Mahallesi, Multan
[20] Siretü’l Mehdi, cilt 1, sayfa 737
[21] Müslim
[22] Siretü’l Mehdi, cilt 1, bölüm 1, rivayet 442
[23] Müsned Ahmed bin Hanbel
[24] Buhari
[25] El-fazıl Internatıonal 1-7 Aralık 2006, sayfa 7
[26] Siret Hz. Seyyide Nusret Cihan Begüm, sayfa 231
[27] Siret Hz. Seyyide Nusret Cihan Begüm, sayfa 414-415
[28] Cuma Hutbesi, 10 Kasım 2006


