Suyun Önemi
Yazar: Nisa Cerimovıc
اَوَلَمۡ یَرَ الَّذِیۡنَ کَفَرُوۡۤا اَنَّ السَّمٰوٰتِ وَالۡاَرۡضَ کَانَتَا رَتۡقًا فَفَتَقۡنٰہُمَا ؕ وَجَعَلۡنَا مِنَ الۡمَآءِ کُلَّ شَیۡءٍ حَیٍّ ؕ اَفَلَا یُؤۡمِنُوۡنَ
Kafirlik edenler, Bizim gökler ile yeri, her ikisi kapalı iken yarıp ayırdığımızı ve her canlıyı su ile diri kıldığımızı, görmediler mi? Yine (de) inanmayacaklar mı?[1]
Dünya’nın %70’inden fazlası sudan oluşmaktadır ve sıvılar (nehirler), gazlar (su buharı) ve katılar (buzullar) gibi birçok formda bulunur.
Su bir formdan başka bir forma geçebilir ve bir yerden başka bir yere hareket edebilir. Aynı şey vücudumuzda da gerçekleşir. Vücudumuz yaklaşık %60-70 oranında su içerir ve soluduğumuz hava ve cildimizden gelen ter gibi birçok formda bulunur. Bazen insan vücudundaki su yüzdesi farklılık gösterebilir, örneğin bebekler ve çocuklar yetişkinlere kıyasla vücutlarında daha fazla su içeriğine sahiptir. Erkeklerin kadınlardan daha fazla su içeriğine sahip olma olasılığı daha yüksektir.
Suyun vücutta birçok işlevi vardır ve dehidrasyon veya su eksikliği çeşitli semptomlara ve sorunlara yol açabilir. Vücudumuzdaki kanın %90’ından fazlası sudan oluşur ve bu da hücrelere oksijen taşınmasını mümkün kılar. Ayrıca minerallerin ve besin maddelerinin çözünmesine yardımcı olarak organlara kolayca taşınmasını sağlar.
Su, vücuttaki su ve tuz dengesi tarafından düzenlenen kan basıncının korunmasında önemli bir rol oynar. Kalp ve böbrekler gibi çeşitli yerlerde, kan basıncındaki değişiklikleri algılayabilen basınç sensörleri bulunmaktadır. Kan basıncı düştüğünde, sensörler bunu vücutta daha az dolaşım hacmi olarak hisseder. Buna karşılık olarak bu sensörler kan basıncını düzeltmek ve normalleştirmek için birçok hormonal yolu harekete geçirir. Böbreklere vücut sıvılarını korumak için vücuttan daha az su ve sodyum atmaları talimatı verilir. Beyin, su alımını artırmak için susama merkezini harekete geçirir. Bunların her ikisi de daha yüksek bir dolaşım hacmine yol açar ve böylece kan basıncını normalleştirir.

Beyin de su içerir ve dehidrasyona karşı oldukça hassastır. Araştırmalar, hafif bir dehidrasyonun beyin performansını bozabileceğini ve ruh hali bozuklukları, baş ağrısı, baş dönmesi ve yorgunluk gibi semptomlara yol açabileceğini göstermektedir.
Böbreklerde bulunan su, atık ürünlerin çözülmesi ve idrar yoluyla vücuttan atılması için gereklidir. İdrar yolu enfeksiyonları ve böbrek taşları böbreklere zarar verebilecek en yaygın tıbbi durumlardır. Yeterli miktarda su içildiğinde böbrekler daha fazla temizlenir ve bu da böbreklerde bakteri veya taş oluşumunun önlenmesine yardımcı olabilir.
Su, sindirimin ilk adımı olan tükürük üretimi için gerekli olduğundan sindirim sürecini iyileştirir. Bunun yanı sıra, gıdaların bağırsaklardaki hareketi ve dışkı ile atılabilecek atık ürünlerin çözünmesi için de suya ihtiyaç vardır. Su eksikliği yüksek kabızlık veya sert dışkı riskine de yol açabilir.
Deri büyük miktarda su içerir ve vücut ısısının düzenlenmesi için önemlidir. Vücut ısısı arttığında, derideki su ter şeklinde deri yüzeyine doğru itilir. Terleme, vücut ısısını düşürmek için başlatılan bir süreçtir. Su eksikliği ayrıca hassas cilt problemlerine yol açabilir ve erken kırışmaya neden olabilir.
Hidrasyon durumu idrarın sıklığı ve renginden anlaşılabilir. Sağlıklı bir idrar sıklığı günde dört ila on kez arasında olabilir, ancak bu yaşa, hastalıklara ve ilaçlara göre değişebilir. İdrar rengi, idrar koyu olmadığında ve kötü kokmadığında normaldir. Bazı gruplarda dehidrasyon riski yüksektir. Örneğin, bebekler ve süt çocukları düşük kilolu oldukları için küçük bir sıvı kaybına karşı daha hassastırlar. Yaşlı insanlarda dehidrasyon tam olarak fark edilemeyebilir. Ayrıca, kusma, ishal ve aşırı terleme (ateş veya sporcular) içeren hastalıkları olan hastalar, yüksek su yoksunluğu riski nedeniyle daha fazla su alımına ihtiyaç duyarlar.
(Sağlık sorunlarını teşhis etmek için lütfen doktorunuza danışınız.)
[1] (Enbiya Suresi, Ayet 31)


