Hz. Süheyb bin Sinan

O, kızıl tenli, orta boylu ve gür saçlı idi. Kisra’nın hükümetinde onun babası yahut amcası Ubulla şehrinin yöneticisi idi. Dicle’nin kenarında yer alan bu şehire daha sonra Basra denildi. Romalılar bu bölgeye saldırdıklarında Hz. Süheyb küçük yaşta esir edildi, böylece o Romalılar arasında büyüdü. Bir rivayete göre Hz. Süheyb akıllı ve şuurlu yaşa ulaştığında Rumlardan kaçarak Mekke’ye geldi.

Hz. Resulüllah’ın (sav) Kuran-ı Kerim’i yabancıların yahut kölelerin yardımıyla meydana getirdiği, itirazına cevaben hz. Muslih Mevud hz. Süheyb’in (ra) örneğini sundu. Suheyb (ra) Abdullah bin Cud’an’ın kölesiydi, Peygamber Efendimize iman etti ve Allah ve Resulüne iman kendisine sebat nasip etti. Huzur şöyle dedi: Bu itiraz son derece boş bir itirazdır. Acaba o köleler musibetlere katlanmak için mi Peygamber Efendimize yardım etmişlerdi?

Süheyb (ra) otuzdan fazla kişiden sonra İslam’ı kabul etti. Ama Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: İslam’da ilk olanlar dört kişidir. Araplar arasında ben (Resulüllah s.a.v.), Rumlardan Süheyb, İranlılardan Selman ve Habeşistanlılardan Bilal. Hz. Süheyb, güçsüz olduğu için haddi hesabı olmayan eziyetlere maruz kalan müminlerdendi. Hz. Ammar bin Yasir, Ebu Faid, Amir bin Fuheyra ve diğer sahabeler de aynı durumdaydılar. Hz. Ali ve hz. Suheyb Medine’ye en son hicret etmişlerdi.

Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Süheyb (ra) varlıklı birisiydi ve Mekke’de önemli kimselerden sayılırdı. Kendisi daha önceden özgürlüğünü elde etmiş olmasına rağmen Mekkeliler onu bayılıncaya kadar döverlerdi. O, Medine’ye hicret etmeye niyetlenince kafirler dediler ki senin Mekke’de kazandığın zenginliği Mekke’den dışarı çıkarmana izin vermeyeceğiz. Nitekim Hz. Süheyb bütün varlığını Mekkelilere bırakıp elleri boş bir şekilde Hz. Resulüllah’ın (sav) yanına ulaştı. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: Ey Süheyb! Senin bu alışverişin öncekilerin hepsinden daha karlı oldu. Hz. Süheyb, Bedir gazvesi de dahil bütün gazvelere katıldı. Yaşlılığında insanları toplayıp son derece ilgi çekici bir şekilde savaşlarda başardığı işleri anlatırdı.

Bir rivayete göre, hz. Selman, Hz. Süheyb ve Hz. Bilal oturuyorlarken yanlarından Ebu Süfyan bin Harb geçti.  İnsanlar dediler ki Allah’ın kılıcı bile Allah’ın düşmanının boynunu kesmedi. Hz. Ebubekir, insanların dile getirdiği bu görüşten hoşlanmayarak onlara mani oldu. Peygamber Efendimiz (sav) bunu öğrendiğinde Ebubekir’e (ra) şöyle buyurdu: Sen belki de onları kızdırmışsındır, eğer onları kızdırdıysan Rabbini kızdırdın demektir.

Hz. Ömer (ra) Hz. Suheyb’i çok severdi, hatta Hz.Ömer yaralandığında şöyle vasiyet etti: Cenaze namazımı Süheyb (ra) kıldıracak ve Şura heyeti Halifeyi seçinceye kadar üç gün boyunca Müslümanlara imamlık da o yapacak. Bir defa Hz. Ömer şöyle dedi: Ey Suheyb! Ben üç şey dışında sende hiçbir kusur görmüyorum, eğer onlar da olmasaydı hiç kimseyi senden üstün tutmazdım. Birincisi, sen kendini Arap sayıyorsun, halbuki dilin acemi, yani yabancıların Arapçasıdır. İkincisi, sen bir peygamberin ismi olan Ebu Yahya künyesini kullanıyorsun. Üçüncüsü sen malını israf ediyorsun. Hz. Suheyb şöyle cevap verdi: Ben malımı, harcanması hak olan yere harcıyorum. Benim künyemi Hz. Resulüllah (sav) vermişti, ben onu asla terk edemem. Aynı şekilde Rumlar beni küçükken esir etmişlerdi, bu yüzden ben onların dilini öğrendim. Ben Numer bin Kasıt kabilesindenim.

Hz. Suheyb (ra) Hicri 38 yahut 39 yılında Şevval ayında vefat etti. Vefat ettiğinde 73 yaşında, veya bazı rivayetlere göre 70 yaşındaydı.[1]


[1] (5. Halifetü’l Mesih Mirza Masrur Ahmed Hazretleri, 5 Haziran 2020 Cuma Hutbesi)

Start typing and press Enter to search