TEFSİRDEN BİR SAYFA – BAKARA SURESİ (01)
Sizlere, merhum Malik Ghulam Farid’in editörlüğünde ve II. Halifetü’l Mesih, Hazret Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmed’in rehberliğinde hazırlanmış olan “The Holy Qur’ān – Arabic Text with English Translation and Short Commentary” adlı eserin, Bakara Suresi üzerine tefsir serisini sunuyoruz. İlk kez yayınlandıktan sonra 2012’de yeniden basılan bu eser, Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmed Hazretler’in ilham dolu bilgeliğini ve Kur’an tefsirine dair derinlemesine yorumlarını içermektedir. Bakara Suresi’nin detaylı tefsirine bu serinin gelecek bölümlerinde devam edilecektir.
Surenin İsmi, İniş Tarihi Ve Önceki Sure İle İlişkisi:
Kur’an’ın en uzun suresi olan bu sure, Hicret’ten sonraki ilk dört yıl içinde Medine’de nazil olmuştur ve Bakara suresi olarak bilinir. Bu isim bizzat Peygamber Efendimiz tarafından kullanılmıştır. Sure ismi, Yahudi toplumun yaşamındaki önemli bir olaydan kısaca bahseden 68-72 ayetlerden alınmış gibi görünmektedir.
Yahudiler uzun bir süre Mısır’da, ineğe tapan Firavunların en zalim esareti altında köle olarak yaşıyorlardı. Genellikle teba ırklarda olduğu gibi, Mısırlıların birçok adetlerini ve alışkanlıklarını İsrailoğulları da benimsemişler, taklit etmişler. Sonuç olarak içlerinde ineğe tapacak kadar onu sevmeye başlamışlardı. Hz.Musaas onlara tapınma nesnelerini sembolize eden belirli bir ineği kurban etmelerini söylediğinde, bu konuda büyük bir yaygara kopardılar. İşte 68-72 ayetler bu olaydan bahseder.
Bakara suresinin başka bir ismi parlak manasına gelen “zehra”dır. Sahih-i Müslim’e göre Bakara ve Al-i İmran surelerine “zehravan” veya “zehraveyn” da denilir. Zehravanın manası da iki parlak demektir. Peygamber Efendimiz’in şöyle dediği rivayet edilir:
“Her şeyin bir zirvesi vardır ve Kur’an’ın zirvesi de Bakara’dır”. (Tirmizi).
Fatiha suresinden hemen sonra Bakara suresinin konulmasının sebebine gelince; Fatiha’dan sonra okuyucunun ana kitaba devam edip onu inceleyecek ve inceleme esnasında aklına gelen soruların cevabını da Bakara suresinde bulacak olmasıdır.
Fatiha suresi genel olarak diğer tüm surelerle bağlantılı olsa da, onun Bakara suresiyle özel bir ilişkisi vardır. Bilindiği gibi Fatiha suresinde “Bizi doğru yola ilet” şeklinde bir dua öğretilmiştir. İşte Bakara suresi bu duanın kabul edildiğini anlatmaktadır. Çünkü Bakara suresi Hz. İbrahim’in bir duasından bahseder. O Rabbine şöyle dua etmişti: “Ey Rabbimiz,! Aralarından, onlara Senin ayetlerini okuyacak, Kitab’ı ve hikmeti öğretecek, onları tertimiz kılacak bir peygamber gönder. Şüphesiz her şeyden üstün ve Hikmet sahibi olan ancak Sensin.”
(Bakara ayet 130)
Hz. İbrahim’in duasında “onlara Ayetlerini okusun” “Kitabı” ve “Hikmeti” öğretsin ve onları “arındırsın” gibi ifadeler, Fatiha’daki o büyük duaya uygun ve kapsamlı bir cevaptır.
Konu:
Bakara suresinin ilk başında “Bu mükemmel bir kitaptır, onda hiç şüphe yoktur” buyurulmuştur. Bundan dolayı bazı kimseler Kuran’ı Kerim’in Bakara suresiyle başladığını söylerler. Aslında Fatiha, Kur’an’ın ayrılmaz bir parçasını oluşturmakla birlikte, onun minyatürü olup bağımsız ve kendine özgü bir konuma sahiptir (15:88). Bu uzun surenin konusu 130. ayette özetlenmiştir. Bu ayet, Hz.İbrahim’in, Mekkeliler arasından; birincisi onlara Allah’ın ayetlerini okuyacak; ikincisi dünyaya mükemmel şeriat yasalarını içeren bir Kutsal Kitap verecek; üçüncüsü bu yasaların altında yatan hikmeti açıklayacak; dördüncüsü ise yaşamlarında tam bir manevi dönüşüm sağlayarak onları tüm dünyaya liderlik etmeye uygun, büyük, güçlü bir ümmet haline getirecek ilkeleri ve davranış kurallarını öğretecek bir Peygamber göndermesi için Allah’a yalvardığı bir duayı içerir.
Hz.İbrahim’in uğruna dua ettiği dört büyük amaç, Bakara suresinde onun duadaki sırasına göre incelenmiştir. Surenin ilk 168 ayeti “Ayetler öğretecek” kısmını beyan etmektedir. Daha sonra 169. ayetten 243. ayete kadar ”Kitap” ve “Hikmet”ten bahsetmektedir. En son olarak ‘toplumsal ilerleme araçları 244 -287. ayete kadar ele alınmıştır. “Ayetlerin okunması” ifadesine gelince; bundan kasıt Peygamber Efendimiz’in doğruluğuna dair delillerdir. ‘Kitap ve Hikmet’in öğretilmesi’ konusu ise; surede ortaya konan şeriat kanunlarına ve bunların altında yatan hikmetlerinin açıklanmasıdır. Son olarak İbrahim’in duasında bahsedilen manevi değişim konusuna açıklık getirilerek bir ümmetin uyanışına yol açan ilkelere atıfta bulunulmaktadır.
Bu surenin 40 bölümü ve 287 ayeti vardır. Sure “Allah”, “Vahiy” ve “Ahiret” gibi üç temel inanç ile birlikte “Namaz” ve “ Zekat” gibi iki pratik emirle başlar. Geri kalanı ise bu ilkelerin ve emirlerin ayrıntıları ve açıklamalarıdır.
Fatiha suresindeki “Hidayet Duası”na yanıt olarak Kur’an; daha önce vahyedilmiş olan Kutsal Kitaplarda bulunan tüm gerçekleri ve onların içermediği çok daha fazlasını ihtiva eden mükemmel bir yasa sunup aynı zamanda insanı manevi yüceliğin en yüksek zirvesine yönlendirir. Bu surenin ikinci bölümü, sözde imanı yani kalpte derin kökleri olmayan imanı kınamakta ve reddetmektedir.
Surenin üçüncü bölümüne gelince; bu bölüm Kuran’ın doğruluğunun kıstaslarını ve kriterlerini ortaya koyar. O bu konuyu anlatırken fiziksel evrende işleyen evrim sürecine dikkat çeker ve buna paralel olarak bu sürecin manevi alemde de geçerli olduğunu açıklar. Daha sonra bu manevi zincirin ilk halkası olan, Allah’ın kendi iradesini açıkladığı ilk insan Hz.Adem’den söz edilmektedir.
(Devamı gelecek sayıda – Çeviren: Hiba Semin Paktürk)


