Duanın Kabulü – Allah’ın Varlığına Dair Mükemmel Bir Delil

وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَادٖى عَنّٖى فَاِنّٖى قَرٖيبٌ اُجٖيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجٖيبُوا لٖى وَلْيُؤْمِنُوا بٖى لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

Bakara Suresi ayet 187

Allah’ın Varlığı ve O’nunla iletişim, yüzyıllardır insanoğlunun zihnini meşgul eden bir meseledir.

Başlamadan önce şunu açıklığa kavuşturmalıyım ki, ben bir ilahiyatçı ya da akademisyen değilim, sadece karşımdaki birçoğunuz gibi burada büyümüş sıradan, rastgele bir kimseyim. Ancak bugün sizlerle Allah’ı görmek şeklinde izah edilebilecek mucizeyi paylaşmaya çalışacağım.

Peki, Allah ne buyurmaktadır:

“Kullarım sana Beni sorarlarsa, (de ki:) “Ben onlara pek yakınım. Bana dua edenin duasını kabul ederim. Onlar doğru yolu bulsunlar diye, Benim emirlerime boyun eğsinler ve Bana inansınlar.” (Bakara suresi ayet 187)

Sevgili Efendimiz, Yüce Peygamber Hazreti Muhammed (sav) de şöyle buyurmuştur:

“Tüm ihtiyaçlarımız için Yüce Allah’a öyle yalvaralım ki, bir ayakkabı bağı bile olsa, onu Allah’tan isteyelim.”

Vadedilen Mesih’in (as) çağı, çaresizlerin kurtarıldığı, hastaların iyileştirildiği ve imkânsız görünen şeylerin mümkün kılındığı, Yüce Allah tarafından kabul edilen sayısız dua olayına tanıklık etmiştir.

Vadedilen Mesih (as) bir beytinde şöyle buyurmuştur:

اب نزدیک ہیں

اُس ِمرے محبوب کے چہرہ کے ِدکھلانے کے دن

Sevgilimin çehresini göstereceği o günler yakındır.

Aslında, Vadedilen Mesih (as) Hazretleri duanın gücü hakkında öylesine kesin, tam ve sarsılmaz bir inanca sahipti ki, duanın kabulünü test etmek üzere ayrıntılı bir deney önerecek kadar kendisini eleştiriye açmaya istekli olmuştu.

Modern dünya, bilimsel teorileri test etmek ve bir etkiye ait kanıtı sunmak üzere en iyi yöntem olarak kontrollü çift kör deneyini methetmektedir.

Daha modern bilim dünyası bu yöntemi kullanmaya başlamadan çok önce, duanın tesiri hakkında böyle bir çift kör rastgele kontrollü çalışmayı önermiş olan, Çağın İmamı Vadedilen Mesih Mirza Gulam Ahmed (as) Hazretleridir.

Onun önerisi şöyleydi.

Çeşitli ağır hastalıklardan ve rahatsızlıklardan muzdarip olan gönüllülerden bir deneye katılmalara istenecekti. Burada iki grup 1 yıllık bir süre boyunca hastalıklarının ortadan kalkması için dua edeceklerdi.

Gönüllüler ayrımcılık yapılmaksızın herhangi bir inançtan olacak ve geçerli sonuçlar elde etmek için büyük sayılarla çift kör tesadüfi bir çalışma olarak kura çekilerek isimler rastgele seçilecekti.

“Gerçek şu ki, Her Şeye Kadir Olan, doğa kanunlarının düzenlemelerine rağmen ilaçlara etkinlik kazandırdığı gibi, dualara da daima gerçek deneyimlerle kanıtlanan etkilerini yüklemiştir.” – İlahi Hüküm/Heavenly Decree, s 29 – 34

Burada, bu görkemli Yıllık Toplantıda oturuyor olmanız dahi, başlı başına Allah’ın varlığının büyük bir delilidir.  Bu, Yüce Allah’ın “Senin mesajını dünyanın dört bir yanına ulaştıracağım” diyerek Vadedilen Mesih’e (as) verdiği sözün yerine gelmesidir.

Burada East Worldham’ın şirin bir köyünde bulunuyoruz. 1800’lü yılların kimse tarafından bilinmeyen tozlu Kadiyan köyünden ayrı bir dünyadayız.

Bugün sizlerle paylaşacağım, Allah’ın Kendi Varlığına dair bizzat Yüce Kuran’da vermiş olduğu sayısız deliller değildir.

Sizlere insan gözünün gelişiminden, insan embriyosunun oluşumundan ya da güneş ve ayın yörüngeleri üzerinde ilerlemesinden keza Yüce Allah’ın 1400 yıl önce bizimle paylaşmış olduğu okyanusların derinliklerindeki karanlıktan da bahsetmeyeceğim.

Bugün sizlerle paylaşmak istediğim, günümüzde bile hepimizin Allah’ı görmemize ve O’nun varlığını diri olan Tanrı olarak deneyimlememize izin veren ferasettir.

Son 135 yıl boyunca Vadedilen Mesih’in (as) ve Halifelerinin dualarının kabulü sayesinde Yüce Allah’ın işinin başında olduğuna tanıklık ediyoruz.

Keza modern zamanlarda, Vadedilen Mesih’in Beşinci Hilafeti’nin mübarek döneminden geçerken, sevgili Allah’ımızın çehresini görmemizi sağlayan duanın büyük gücüne de tanık oluyoruz – Bu, masallarındakileri bile çok gerilerde bırakacak bir araçtır.

Bugün sizlerle bu kısıtlı zamanda sadece kısa bir seçkiyi paylaşmama izin verin….

Paylaşmak üzere olduklarım birer masal değildir. Bunlar, dünyanın dört bir yanındaki birçok Müslüman Ahmedi tarafından her gün paylaşılan deneyimlerdir. Vadedilen Mesih (as) bir beytinde şöyle buyurmuştur:

Nisha sath hain..itnay kai kuch shamar naheen….

Hamary deen ka kissun pay madhaar naheen

Beraberimizde ucu bucağı olmayan pek çok alamet var,

İnancımız peri masallarına dayanmaz

Dualar çok basit şeyler için olabileceği gibi, imkânsız gibi görünen şeyler için de olabilir.

Sizi 130 yıl önceki Kadiyan’ın tozlu sokaklarına geri götüreceğim.

Gulam Resul Raceki Hazretlerinin (ra) meyve almak için bir manava gittiğini ve yanına Molvi Fazal Din Hazretlerini de aldığını gözünüzün önüne getirin.

Molvi Fazal Din Hazretleri (ra) kalbinde bir arzu hisseder ve Gulam Resul Raceki Hazretlerinin bir miktar üzüm almasını diler.

Raceki Hazretleri her türlü meyveyi satın almaya devam eder… ama ne yazık ki hiç üzüm almaz.

Alışverişini tamamladıktan sonra yoluna devam eder.

Bir süre sonra aniden bir dönüş yapar ve biraz üzüm almak için dükkâna geri döner ve sonra eve doğru yola çıkar

Yol boyunca arkadaşına şunları söyleyip durur:

Agar Angoor hee laynay thay to khud he ka dia hota Allah Tallah say kyun kaylwaya

Eğer üzüm istiyorsan, bunu kendin söylemeliydin. Neden Allah-u Teâlâ’ya sorduruyorsun.

Bu tür kısa hikâyeler duanın günlük hayatımızdaki güzel sadeliğini ve pratikliğini göstermektedir. Bununla birlikte, risklerin çok daha yüksek olduğu ve İlahi müdahaleye duyulan ihtiyacın kelimenin tam anlamıyla bir ölüm kalım meselesi olduğu zamanlar da vardır.

Halifetu’l Mesih (aba) Hazretleri 4 Mayıs 2006 tarihinde Fiji’de bulunduğu sırada, Fiji’nin doğusundaki Pasifik adası Tonga açıklarında 8.0 büyüklüğünde büyük bir deprem meydana geldi. Bunun üzerine ABD Ulusal Meteoroloji Servisi Fiji ve Yeni Zelanda için büyük bir tsunami uyarısı yayınladı.

Pasifik Tsunami Merkezi, bu büyüklükteki bir depremin “merkez üssüne yakın bölgedeki kıyı şeritlerini dakikalar ila saatler içinde vurabilecek yıkıcı bir tsunami oluşturma potansiyeline sahip olduğunu” belirtmiştir.

İnsanların kalplerindeki korku ve endişeyi tahmin edebilirsiniz

Hazur Akdas 2019’daki bir ders esnasında bu olayı hatırlıyarak, “Yüce Allah dilerse fırtınaları geri çevirebilir” demiştir.

Huzur, herkesin endişeli olduğunu ve akrabalarından da yaklaşan Tsunami felaketiyle ilgili çeşitli telefonlar aldığını ifade etmiştir

Huzur Akdas, sabah namazı vaktinde cemaate, bu Tsunami’yi geri çevirmesi için hepimizin Yüce Allah’a dua etmeliyiz diye tavsiyede bulundu. Sevgili İmamımız içten dualarla Yüce Allah’a yalvardı.

Duanın ardından Huzur cemaate hitap ederek, onları şu kararlı sözlerle teselli etti: “Merak etmeyin, Yüce Allah lütfunu ihsan edecek, hiçbir şey olmayacak.”

Yaklaşık iki buçuk saat sonra fırtınanın tamamen kaybolduğu açıklandı.

Allahımız Birdir, geçmişteki gibi bugün de diridir ve geçmişte konuştuğu gibi bugün de konuşmaktadır ve geçmişte işittiği gibi bugün de işitmektedir.” – Vadedilen Mesih (as)

Şimdi de Batı Afrika’da bulunan Gine Konakri’ye gidelim.

Mürebbimiz Mevlana Tahir Abid Bey, Konakri sokaklarında birbirleriyle savaşan muhalif milislerle karşı karşıyadır.

Karısı ve çocuklarıyla birlikte evinde, duvarlarını delip geçen bombalardan ve kurşunlardan korunmaya çalışmaktadır.

Allah’a inancı tamdır ve Allah’ın yardımı için içtenlikle dua eder ve Sevgili İmamına da dua etmesi için mektup yazar.

Bu savaşların ortasındayken Londra’daki merkezden, her ne pahasına olursa olsun Siera Leone’ye tahliye edilmesi talimatını alır.

Allah’ın lütfuyla kendisini ve ailesini sınırdan geçirip Siera Leone’ye götürecek birkaç kişiyi bulur. 80 mil mesafe ve yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculuk.

Maliyetleri kişi başına 5000 dolar civarındadır. Bunu iyice düşündüğünde kabul edemez ve kendi kendine der ki: “Hayatım Cemaat’in 25.000 dolarına değmez” ve böylece teklifi reddeder.

Aklından neler geçtiğini bir düşünün, hamile karısı evde, çocukları korku içinde.

Birkaç gün sonra silahlar susar ve tekrar denemek üzere dışarı çıkar.

Allah’ın lütfuyla, kendisini ve ailesini sınırdan geçirmeye istekli bir şoföre rastlar ve üstelik sadece birkaç yüz dolar karşılığında bunu gerçekleştirir.

İşte, yalvaranların dualarına cevap veren, yaşayan ve diri bir Allah.

Cemaat bizi dünyanın dört bir yanındaki yoksullara, muhtaçlara, felakete uğramış insanlara Humanity First gönüllüleri olarak hizmet etmeye gönderdiğinde, onlara büyük bir hizmet sunduğumuzu düşünebiliriz. Gerçek şu ki, aslında yardım edilen biziz. Dualara cevap veren yaşayan bir Tanrı’nın alametleri bize gösterilmektedir. Onun diri bir Tanrı olduğunu yaptıklarından anlamanız mümkündür. Lütuf bizedir, tersi değil.

Şimdi buradan 3000 mil uzağa, Irak’ın Musul şehrine gidelim. 2017 yılında İŞİD ile Irak özgürlük güçleri arasındaki çatışmalarda, burası harabeye dönmüştü. Mart 2018’de Humanity First ekibimiz, Irak’ın kuzeyinde yerlerinden edilmiş insanlara tıbbi yardım, temizlik malzemesi ve giysi sağlayan bir insani yardım görevi için Irak’ı ziyaret etti.

Ekip yola çıkmadan önce ziyaretleri ve önlerindeki görevler için Emiru’l Müminin Hazretlerinin dualarını ve bereketli tavsiyelerini istedi.

Arkadaşlarımız çok gayretli bir şekilde çalışarak tüm bilgi, beceri ve araştırmalarını kullanıp, Musul’a yapacakları ziyareti dikkatle planladılar ve önlerindeki riskleri göz önünde bulundurarak gerekli hazırlıkları da yaptılar.

Sevgili Huzur’un büyük bir nezaketle, herhangi bir zorlukla veya acil bir durumla karşılaştığınızda rehberliğe ihtiyaç duyarsanız Özel Sekreteri arayın, o da mesajınızı bana iletecektir şeklinde bir tavsiyede bulunduğunu da hatırlıyorum.

Musul şehrine yaklaşırken hayatımda ilk ve tek kez ekibe danıştıktan sonra Huzur Akdas’ın bana lütfettiği seçeneği kullanmaya karar verdim. Münir Cavid Beyi aradım ve Emiru’l Müminin Hazretlerine bir soru yöneltilmesini istedim.

Geriye dönüp baktığımda sorduğum soru çok önemsiz, utanç verici ve uygunsuz bir soruydu ve böyle bir soru sormanın hiçbir mantığı da yoktu. Sorduğum soru şuydu: “Musul’a gidiyoruz ve Sevgili İmamımıza, Emiru’l Müminin Hazretleri adına insanlar için biraz tatlı götürmenin iyi bir fikir olup olmayacağını sormak istiyoruz.” Birkaç dakika sonra telefonum çaldı ve Özel Kalem Müdürü yumuşak ve nazik sesiyle dedi ki:

“Huzur Akdas nay farmaya hai kai bot Zaida volunteer karnay kee zaroorat nahaeen”

“Huzur Akdas, çok fazla gönüllü olmanın gereği olmadığını belirtti.”

Mesaj bir anda bende bir şimşek gibi çaktı. Mesajı ekibe ilettim, hepsi anında bunun geri dönmeleri gerektiği anlamına geldiğini anladılar ve hepimiz hemen geri döndük. O sırada hiçbirimiz mesajın nedenini ya da önemini anlamamıştık.

Bir süre sonra her şey herkes için çok açık bir hale geldi – Öğrendik ki, çok sayıda insan aynı yol boyunca pusuya düşürülmüştü ve güzergâh üzerinde bulunan çok sayıdaki milis kontrol noktalarını geçerken bu insanlar hayatlarını kaybetmişlerdi.

Allah bizi kesin ölümden kurtarmıştı.

Tekrar hatırlayalım:

Nisha sath hain..itnay kai kuch shamar naheen….

Hamary deen ka kissun pay madhaar naheen

Beraberimizde ucu bucağı olmayan pek çok alamet var,

İnancımız peri masallarına dayanmaz

Şimdi Batı Afrika’da bulunan Benin’e geçiyoruz. Birkaç yıl önce Almanya’dan gelen Humanity First ekibimiz, yüzlerce yoksul kırsal topluluk için tıbbi sosyal yardım kliniklerini yürütmek üzere ziyarette bulunmaktaydı.

Yoğun bir muayene devam ederken bir hanım küçük çocuğuyla yaklaşarak onun yürüyemediğini ve doktorların onu yürütebileceğini söyler. Ekip her zamanki gibi Yüce Allah’ın yardım ve inayeti için içtenlikle dua edip, sadaka verir. Derler ki:

“Bu çocuğa yardım etmek için hiçbir tıbbi imkânımız olmadığını bilerek Allah’a dua ettik ve Allah’tan eğer dilerse onu yürütmesini istedik. Allah’ın ruhsal ve fiziksel hastalıkları iyileştirmek için Mesih’ini gönderdiğini biliyoruz, bu yüzden Allah’tan eğer dilerse ona şifa vermesini istedik.”

Ekip lideri Dr. Athar Zubair Bey çocuğu kaldırıp, yavaş yavaş bıraktı ve çocuk yere düştü. Onu tekrar kaldırdı ve sonra bıraktı. Çocuk yine yere düştü. Tekrar kaldırdı ve bıraktı ve çocuk vücudunun ağırlığını bacaklarının üzerinde toplamayı başardı. Herkes Allah’ın mucizeleri karşısında gözyaşları ve şaşkınlık içinde kaldı.

Sevgili Kardeşlerim… Hikâye burada bitmedi.

Bir süre sonra ekipten birine, benzer durumda olan ve çocuklarını yürütmek isteyen başka bir ana-baba yaklaştı. Genç ekip üyesi ekip liderine yaklaşarak lütfen bu çocuğu da yürütebilir misiniz diye sordu. O, bunun az önce tanık oldukları büyük mucizeyi ve Allah’ın saygınlığını bir şekilde küçümsemek anlamına geldiğini düşünerek, şahit olduklarımız şaka değildir, diye karşılık verdi.

Genç adamın yanıtı onu şaşkına çevirdi. O, “Onu yürüten aynı Allah, bunu da yürütebilir” dedi.

Dr. Zubair, genç adamın verdiği cevap karşısında nutkunun tutulduğunu ve Allah’ın lütfu ve merhameti karşısında kendisinin kim olduğunu sorarak istiğfar ettiğini beyan etti.

Bunun üzerine hepsi tekrar toplandılar ve Allah’ın bu çocuğa merhamet etmesi için içten bir acı ve ıstırapla dua ettiler. Bir de baktılar ki Allah’ın İlahi lütfu ve merhameti devreye girdi ve bu küçük çocuk da yürümeye başladı.

Diri olan Allah’ın kudreti sadece Afrika’nın kalbinde değil, dünyanın savaştan zarar görmüş bölgelerinde de kendini göstermektedir.

Gazze’deki savaş 39.000’den fazla insanın ölümüne yol açtı.

Bütün ölüm, yıkım ve acıların ortasında her gün Yüce Allah’ın şu ya da bu lütfuna tanık olmaktayız.

Vadedilen Mesih’in (as) bir avuç hizmetkârı, Gazzeli kardeşlerine hizmet edebilmek için Yüce Allah’a yalvarmaktadırlar, ancak onların kendilerine bile yardım edecek imkânları yoktur. Onlar sınırlı miktarda yiyecek ve suyla yerlerinden edilmişlerdir.

Allah’ın lütfuyla bu ekip şimdi Gazze genelinde on binlerce insana temiz içme suyu, binlerce insana barınma, binlerce çocuğa eğitim ve psikososyal destek sağlayan 8 proje yürütmektedir. Onlar Kuzey Gazze genelinde gıda kolileri dağıtmaktalar.

Yakın zamanda Gazze’nin güneyindeki Refah’ta bombardımanın yoğunlaşması ve tahliye emirlerinin verilmesiyle birlikte, hayatlarını insanlığa hizmet etmeye adamış bu insanlık hizmetkârı ekip de aileleriyle birlikte tahliye edilmek zorunda kaldı.

Sınırlı eşyalarıyla ve son derece tehlikeli koşullarda yola çıkan 50 kadar erkek, kadın ve çocuk kendilerine barınabilecekleri bir yer bulması için Allah’a duada bulundular. El Mevasi adındaki tahliye bölgesi, dünya çapında pek çok kişi tarafından, bir milyondan fazla insanın barındığı küçük çorak bir alan olarak bilinmektedir.

Onlar başlarını sokacak bir yer bulmak için her yeri aradıkları halde hiçbir yer bulamadılar. Her gün onların durumunu takip etmesi sebebiyle, onların duaları Emirü’l Müminin Hazretlerinin dualarıyla desteklendi.

Ertesi gün imkânsıza tanıklık ettiklerinde hepsinin gözlerinden yaşlar süzüldü. Sadece Allah’ın lütfu ve rahmeti sonucu onlar, aileleri için kamp kurabilecekleri 700 m2’lik bir alan buldular. Bu acımasız bombardımandan kısa bir soluklanma oldu.

Gazze’deki kardeşlerimizin gösterdiği mucizevi destek ve dayanıklılık hakkında düşünürken, insanlığın sayısız kez zorluklarla yüzleştiğini ve bunların üstesinden geldiği aklımıza geliyor.

Geçtiğimiz yüzyılda dünya çapında pek çok yıkıcı deprem yaşandı. Yaşanan büyük sefalete ve insani acılara rağmen, bu felaketler Vadedilen Mesih’in (as) hizmetkârlarının zamanlarını ve çabalarını bu halklara hizmet etmeye adamalarına ve bunu yaparken de duanın kabulünün anlatılmamış örneklerine tanık olmalarına olanak sağladı

Şubat 2023’te Türkiye ve Suriye’nin kuzeybatısında 7,8 büyüklüğünde büyük bir depremle sarsıldı.

Çok geçmeden Humanity First gönüllüleri yıkıma uğrayan topluluklara hizmet vermeye başladılar.

Bir Humanity First Afet Müdahale Ekibi, Birleşmiş Milletler yetkililerinin çağrısı üzerine Türkiye üzerinden Suriye’ye gitmek üzere İngiltere’den yola çıktı.

Detaylı hazırlıklara ve ilgili tüm makamlarla irtibat halinde olmamıza rağmen, zamanımızın büyük bir kısmını Türkiye’de birçok engelle karşılaşıp, bekleyerek geçirdik

26 Şubat 2023 tarihinde Emirü’l Müminin Hazretlerine (aba) daha çok dua için mektup yazdık.

“Yüce Allah bize Suriye halkına hizmet etmek için en iyisini nasip etsin ve yolumuzdaki engelleri kaldırsın diye Huzur Akdas’ın dualarını diliyoruz” dedik.

Cevap aynı gün 26 Şubat’ta Huzur’un kendi eliyle yazdığı “Dua” sözcüğü ile geri geldi.

Bu herkesin inancını güçlendirdi. Lakin ekibimiz Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri tarafından davet edildi ve bize Suriye’ye girmek için seçilmediğimiz söylendi.

Görevin sonu gibi görünen durum ise mucizevi bir şekilde tersine döndü.

Bir sonraki akşam, Suriye’ye giriş iznini kontrol eden bölgenin Valisi ile bağlantıları olan bir insani yardım kuruluşundan yaşça büyük bazı Türkler ile buluşmaya götürüldük.

Gece geç bir saat, yaklaşık gece yarısı idi ve bu kimselere kimliklerimizi sunduktan sonra, onlar Humanity First’ün çalışmalarına sanki hayranlık duymuş gibiydiler ve ekibe dediler ki “Sanki Yüce Allah sizi bu gece için gönderdi.”

Toplantıdan ayrılıp arabamıza bindiğimizde bir adam koşarak gelip, pasaportlarımızı istedi ve Vali’nin Suriye’ye girmemize izin verdiğini söyledi.

Olayların mucizevi bir şekilde gelişmesi ve Allah’ın lütfu karşısında şaşkına döndük ve dua talep mektubumuzda Emirü’l Müminin Hazretlerinin el yazısıyla yazdığı “Dua” sözlerini hatırladık.

Allah’ın lütfuyla ekipten dört kişi Suriye’ye başarıyla girdi ve ardından Humanity First sayısız yetime hizmet verebildi, tıbbi malzeme sağladı, hasarlı evleri yeniden inşa etti ve ayrıca mağdurlar için yeni bir ilkokul da inşa etti.

Vadedilen Mesih (as) şöyle buyurmuştur:

“Filozoflar “Orada bir yerde bir Yaratan vardır” derler. Ancak ben daha da ileri gidiyor ve kişisel deneyimlerime dayanarak iddia ediyorum ki, Allah vardır.”

Bazen Yüce Allah’ın mucizevi yanıtına tanık olmak için büyük acılar hissetmemiz gereklidir.

2001 yılında eşim ve ben ilk çocuğumuz olan güzel bir kız çocuğu ile bereketlendik.

Birkaç hafta içinde kızımızın bağışıklık sistemi olmadan doğduğu, nadir görülen bir bağışıklık bozukluğu olan Ağır Kombine İmmun Yetmezliği olduğu bize söylendiğinde, dünyamız alt üst oldu.

Evimizden 100 mil uzakta, İngiltere’nin kuzeyindeki Newcastle’da acilen hastaneye gittiğimizde, tıp profesörleri tarafından oturtulduk ve bize “Kızınızın en fazla 48 saatlik ömrü kaldı” denildi.

Yüce Allah’a bize heybetinin bir alametini göstermesi ve kızımıza beklentilerin ötesinde bir yaşam bahşetmesi için yalvardığımı hatırlıyorum. Keza dua için Sevgili İmamımıza ve olabildiğince çok insana da yazdım.

Bunu takip eden haftalar ve aylar boyunca her gün imkânsızın mümkün olduğuna kendi gözlerimizle şahit olduğumuz bir yolculuk yaşadık. Bu mucizelere sadece biz değil, doktorların kendileri de şahit oldu ve bugün kızımız Allah’ın lütfuyla 22 yaşında ve bağışıklık bozukluğu tedavi oldu.

Sonuç olarak kendimize şunu hatırlatmalıyız. Musa Peygamber (as) ile Turu Sina’da konuşan Allah bugün de konuşmaktadır, İbrahim Peygamber (as) ile konuşan Allah bugün de konuşmaktadır, Sevgili Peygamberimize (sav) Sevr mağarasında yardım eden Allah bugün de konuşmaktadır.

Dr Aziz Ahmad Hafiz

İngiltere Humanity First Başkanı

25 Temmuz 2024 İngiltere Calsası Konuşması

Tercüme eden: Mehmet Önder

Start typing and press Enter to search