Çağdaş Çağın Olumsuz Eğilimlerine Karşı Korunmak

Bugün birçoğumuzun endişe duyduğu bir konuyu, çağdaş çağın olumsuz eğilimlerine karşı nasıl korunabileceğimiz konusunu tartışma fırsatı bulmaktayım.

İçinde bulunduğumuz modern çağda insanlık tüm dünyevi alanlarda büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Modern seyahat araçları, telefon, radyo, televizyon, internet ve şimdi de yapay zekâ teknolojisindeki ilerlemeler gibi elektronik ve dijital iletişim sayesinde mesafeler artık kısalmıştır. Bütün dünya, insanlık tarihinde daha önce hiç görülmemiş bir şekilde birbirine bağlı hale gelmiştir.

Dünya birbirine bağlı hale gelmesine rağmen, insanlık birbirinden ve aslında Yaratanı’ndan daha da uzaklaşmıştır. Teknolojideki bu ilerleme, siyasi ve ekonomik yozlaşma, ahlaksızlık ve sosyal adaletsizlikler gibi birçok sosyal kötülüğün artmasına yol açmıştır. Bu olumsuz eğilimler sadece bugünümüzü etkilemekle kalmamakta aynı zamanda geleceğimizi de bozmaya adaydır. Bugün dünyanın en önemli sorunu barışın eksikliğidir. İnsanlar mutlu ve hoşnut değillerdir. Huzursuzluk, korku, kötülüğü sezme, geleceğe güvensizlik ve sahip olunan mirastan memnuniyetsizlik giderek artış göstermektedir.[1]

Müslümanlar olarak böyle bir dönemle ilgili uyarıldık; Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Biz öyle bir çağa şahitlik ediyoruz ki, inanan ve (yerli yerinde) iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı telkin eden ve sabrı tavsiye edenler hariç bütün insanlar, şüphesiz (büyük bir) hüsrana uğrayacaklardır.” (Asr Suresi ayetler 2-4)[2]

Kur’an-ı Kerim’in bu ayetinden, gerçek huzur ve mutluluğun yalnızca salih ameller için çabalayan ve Yaratanları ile bağlarını sürdürenlere bahşedileceği anlaşılmaktadır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de Hukuku’l İbad (Allah’ın mahlûkatının hakları) ile Hukukullah’a (Allah’ın haklarına) büyük önem vermiştir. Vadedilen Mesih (as), Kur’an-ı Kerim’in ana emirlerinin sadece iki tane olduğunu beyan etmiştir: (1) Allah’ın Tevhidi ve en yüce sıfatlara sahip olan Yüce Yaratan’a karşı sevgi ve itaat, keza (2) kişinin kardeşlerine ve insanlığa karşı iyilikleri.[3]

Hâlbuki hayattaki arayışımız kâr elde etmek, zevk peşinde koşmak ve mevki elde etmek olduğunda, Yüce Allah’ın belirlediği hedeflere odaklanmak için çok az zaman, enerji ve yetenek bize kalacaktır. Psychological Science dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, dünyanın dört bir yanındaki insanların zaman içinde daha bireyci hale geldiğini ortaya koymaktadır. Sosyal medya bizi başkalarına bağlarken, insanlar “varlıklarını” duyurmak için çabaladıkları için, kişiyi benmerkezci hale getirebilmektedir. Sosyal medyanın büyük bir kısmı “Benim hakkımda herşey” şeklindedir.[4]

Bireycilik “önce ben” tutumunu beslemektedir ki, bu da insanların kendilerinden daha az şanslı olanların mücadelelerini fark etmesini ya da kolektif fayda için özveride bulunmayı benimsemesini zorlaştırmaktadır. Bir başka endişe de işbirliğinin eksikliğidir. Bunu, karşıt görüşlere sahip insanların ve partilerin sorunları çözmek için birlikte çalışamadığı kutuplaşmış siyasi sistemimizde zaten görmekteyiz. Pek çok kişi bunun, dünyamızı potansiyel olarak bir III. Dünya Savaşı öncesi durumuna sürüklediğine inanmaktadır.

Bu bireycilik başka birçok faktör tarafından da körüklenmektedir. Günümüzde toplumu yozlaştıran en yaygın eğilimlerden biri materyalizmdir. Pek çok kişi ihtiyacın ötesinde maddiyatın sonuçlarından habersizdir. Bu, sosyal etkileşim eksikliği, daha fazla çevresel atık ile yıkım, keza kötü akademik sonuçlar gibi daha düşük refah seviyeleriyle ilişkilidir. Ayrıca daha fazla harcama sorunu ve borçla da ilişkilidir. Baylor Üniversitesi’nde yakın zamanda yapılan bir araştırma, daha materyalist olan bireylerin yaşam memnuniyeti düzeylerinin daha düşük olduğunu ve depresyona girme olasılıklarının daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur.[5]  Çalışma ayrıca 2012 yılından itibaren gençlerde depresyon oranlarının artmaya başladığını ortaya koymaktadır ki, bu küçük çocukların sosyal medyaya daha sık erişmeye başladığı dönemdir. Sırasıyla bu akran ilişkilerinin, aile ilişkilerinin ve günlük faaliyetlerin yapısını kökten değiştirmiştir. [6]

Bunun sebebi, materyalizmin artık büyük ölçüde Snapchat, Instagram ve Facebook gibi sosyal medya platformlarının aşırı kullanımından kaynaklanmasıdır. Öyle ki bunlar, kullanıcıları ulaşılamaz güzellik ve zenginlik standartlarına, yani gerçek dünyadan tamamen kopuk standartlara özenmeleri için yoğun bir şekilde etkilemektedir.

Pek çok genç sosyal medyanın olumlu kullanımları hakkında konuşmaktadır. Evet, olumlu toplulukların benzer görüşleri paylaşmak için ortak bir alan bulabildiği bazı durumlar bulunmaktadır. Bunu yakın zamanda Gazze ve Ukrayna’daki çatışmalarda gördük, dünya bu platformları masum sivillere karşı yürütülen vahşete karşı durmak için kullandı. Ancak, sosyal medya platformları çok geniş olduğundan, çocukların anlayışlarının ötesindeki materyallere karşı savunmasız kalmaları da kolaydır. Bu da onları yanlış bilgilerle besleme ve hatta radikalleştirme riskini beraberinde getirir.

Dünyanın en etkili teknoloji liderlerinden biri olan Bill Gates, çocuklarının evde ne kadar teknoloji kullanabileceğini sınırladığını belirtmiştir. Gates, 2007 yılında kızının bir video oyununa sağlıksız bir bağımlılık geliştirmeye başlaması üzerine ekran süresine bir sınırlama getirmiştir. Ayrıca 14 yaşına gelene kadar çocuklarının cep telefonu almasına da izin vermemiştir.[7]

Snapchat CEO’su Evan Spiegel, Financial Times’a verdiği bir röportajda, kendisinin ve eşinin çocuklarına haftada sadece bir buçuk saat ekran süresi tanıdığını teyit etmiştir.[8]

Spiegel röportaj sırasında ebeveynlere, kendi ekran sürelerini kısaltmalarını veya cihazlarında ne yaptıklarını açıklamalarını da tavsiye etmiştir. Böylece çocuklar “Ne olup bittiğine dair hiçbir fikirleri olmadığı halde telefonun siyah arka kapağına bakıp durmasınlar.”

Bu 2 örnek, günlük sosyal medya tüketimimize nasıl yaklaşmamız gerektiği konusunda çok şey anlatmaktadır.

Sevgili Huzur (aba), hem internetin bize zarar verebilecek olumsuz özelliklerinden nasıl kaçınacağımız, hem de bize fayda sağlayabilecek materyallerden nasıl yararlanacağımız konusunda bize defalarca yol göstermiştir. İngiltere’den Vakf-e-Nu Kızları ile bir Toplantı sırasında Huzur (aba) şöyle buyurmuştur:

“Sosyal medyanın olumsuz kullanımını hakkında bilginiz varsa, bu tür kullanımlardan kaçınmalısınız. Bu bir ayartma meselesidir. Bir kişi kolayca baştan çıkarılabilir; bir bağlantıyı açar ve ilgisini çeker, sonra başka bir bağlantıyı açar, sonra başka bir bağlantıyı açar ve bu böyle devam eder. Kullanıcı bunun kendi üzerindeki olumsuz etkisini düşünmez. Bu nedenle, sosyal medyada sizi ya da başkalarını olumsuz etkileyebilecek bir şey gördüğünüzde hemen kapatın. Bunun yerine, bilginizi artıran siteleri ziyaret edin. Örneğin, bilimsel veya eğitici programları ve belgeselleri izleyin ve bilim insanları ve akademisyenlerin yorumlarını ve makalelerini okuyun.”

Araştırmaların çocuk istismarı vakalarında artış olduğunu doğrulamasının ardından, pek çok ebeveyne çocuklarının ekran başında geçirdikleri zamanı sınırlamaları tavsiye edilmektedir. Çocuklara Zulmü Önleme Ulusal Derneği NSPCC’ye göre, son 5 yıldaki her 4 çevrimiçi istismar suçundan 1’i ilkokul çağındaki çocuklara karşı işlenmiştir. Suçların %73’ü Snapchat ve Meta ile ilgilidir. 

Birçok araştırma, çocukların evde genellikle ihmal edildikleri için çevrimiçi avcıların kurbanı olduklarını göstermiştir.[9]

Birçok ebeveynin artık tam zamanlı çalıştığını ve iş yaşam dengesini kurmakta zorlandığını tamamen anlıyorum. Ancak, çocuklarınızın sağlıklı ve mutlu büyümelerini sağlamak için ebeveynler zamanlarının önemli bir bölümünü çocuklarının fiziksel, akademik ve ruhsal gelişimine ayırmalıdırlar. Bu nedenle lütfen çocuklarınızı düzenli olarak camiye getirin ve iyi bir arkadaşlık çevresi içinde olmalarını sağlayın. Okuldaki faaliyetleri hakkında bilgi edinmek için zaman ayırın ve onlarla bir arkadaşlık bağı kurun.

Cemaatimizin kurucusu Vadedilen Mesih (as) çocuklarının yetiştirilmesine özel bir önem verirdi. Hastalık sırasında onlara bakar, saatlerce teselli eder, onlara hikâyeler anlatır, onları ahlaki olarak besler ve onlar için hararetle dua ederdi.

Vadedilen Mesih (as) hakkında onun iyi ebeveynliğine mükemmel bir örnek teşkil eden bir hikâye de vardır. Bir keresinde Vadedilen Mesih (as) evinin çatı katında bir odada oturuyordu. Sahabelerinden biri olan Hazreti Seyyid Fazl Şehra da orada badem soyuyordu.

O sırada dört ya da beş yaşlarında olan Mirza Beşiruddin Mahmut Ahmed (ra) Hazretleri içeri girip bütün bademleri kucakladı. Vadedilen Mesih (as) bunu izlemekteydi. Arkadaşına döndü ve şöyle dedi: ‘O çok iyi bir çocuktur. Çok fazla almayacaktır. Sadece bir ya da iki tane alacak ve geri kalanını yerine koyacaktır’ dedi. Çocuk hemen itaat etti ve sadece bir ya da iki bademle oradan ayrıldı.[10]

Dua konusunda Navab Mübareke Begüm Sahiba (ra) Hazretleri şöyle buyurmuştur: ‘Ben genç bir kızken, Huzur benden birçok kez kendisinin bir görevi için dua etmemi isterdi.’ Bu tür davranışlar çocuklarda dua etme alışkanlığını teşvik eder ve dualarının kabul edilmesini sağlar.

Buradan çıkarabileceğimiz sonuç, sorumluluklarına ve yoğun yaşamına rağmen Vadedilen Mesih’in (as) çocuklarının yetiştirilmesine her zaman öncelik verdiği ve onlara zaman ayırmayı asla ihmal etmediğidir.

Çocuklar ihmal edildiğinde, genellikle sosyal ve ahlaki bozulmanın kurbanı olurlar. Bugün toplumumuzu etkileyen bir diğer mesele de fiziksel görünüm takıntısı ve pornografi bağımlılığıdır. Bu, toplumdaki pek çok kötü alışkanlıktan biri olsa da, toplumumuzun temel taşı olan çekirdek aile kurumunu etkilediği için önem taşır.

Bu “bağımlılığın” bu kadar yaygın olmasının nedenlerinden biri de bu materyallere erişimin kolay olmasıdır. Time Magazine’de yer alan bir makaleye göre, 10 ila 17 yaş arasındaki çocukların %40’ından fazlası, çoğu kazara olmak üzere, çevrimiçi pornografiye maruz kalmıştır.[11] Makalede, bu görüntülerin erkek ve kadınları fiziksel nesnelerden başka bir şey değilmiş gibi göstermek suretiyle nasıl demoralize edip insanlıktan çıkardığı tartışılmaktadır.

Araştırmalar ayrıca bu tür içerikleri tekrar tekrar izlemenin kişinin partneriyle yakınlaşmak yerine bunları tercih etmesine yol açabileceğini ve ilişkilerde sorunlara ve gerginliğe neden olabileceğini göstermiştir. Ne yazık ki kendi toplumumuzda bu sorunla karşılaştım, bu nedenle gençleri ve ebeveynleri bu konuyu evde ele almaya ve bu tür görüntülerden kaçınmanın neden bu kadar önemli olduğunu tartışmaya davet ediyorum.

Bu tür materyallere maruz kalmak çocuğun masumiyetini ortadan kaldırdığı gibi doğal ve manevi gelişimini de engeller. Bu nedenle, istikrarlı bir evlilik ve ev hayatı için gerekli olan dengeyi hayatlarında sağlayamazlar.

Daha önce de belirttiğim üzere, şunu öğrenmek için sadece Kur’an-ı Kerim’e bakmanız yeterlidir. Bu, dinimizin bize hayatta kurduğumuz her ilişkinin bir saygı ve itibar seviyesi olduğunu öğrettiğidir. İslam’da evlilik, karı koca arasındaki duygusal bir ilişkiyle sınırlı olmadığı gibi, yalnızca üreme amaçlı da değildir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) bir keresinde şöyle buyurmuştur: “Bir erkek evlendiğinde dininin yarısını tamamlamış olur.” [12] Çünkü evliliğin entelektüel, duygusal ve manevi açıdan tatmin edici bir bağ olması gerekir.

Cemaat olarak bu konuda pek çok sorunla karşı karşıyayız. Çocukları için uygun eş arayan pek çok ebeveyn bana başvuruyorlar. Onlara ne aradıklarını sorduğumda genellikle yüzeysel unsurlara odaklanıyorlar: “Şu kadar kazanmalı…. mavi gözlü güzel olmalı…… yemek yapmayı bilmeli vs.” Bu, gerçeklikten uzak doğal olmayan bir ortam ve beklenti yaratan sosyal medyaya maruz kalmalarının bir sonucudur.

Kimi zaman bir çocuğun nasıl iyi bir ahlaki pusulaya, iyi bir kişiliğe ve Allah ile ilişkiye sahip olması gerektiğine dair tek bir kelime bile edilmez. Ebeveynler bana sık sık “ne yapabiliriz Amir Sahib, çocuğumuz bunu istiyor” derler. Bugün bu kürsüden yararlanarak hem çocuklara hem de genç yetişkinlere doğrudan seslenmek istiyorum: zenginlik ve güzellik gibi yüzeysel unsurlara dayanarak bir hayat arkadaşı seçmemelisiniz çünkü bu iki unsur daima değişime uğramaktadır. Bugün güzel olan yaşlandıkça yaşlanacak ve zenginlik bir saniyede kaybolabilecektir.

Hazret Ebu Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Bir erkeğin bir kadınla evlenmesinin dört nedeni vardır; zenginliği, aile geçmişi, güzelliği veya dürüstlüğü. Ancak sen takva sahibi bir hanımı tercih etmelisin. Allah sana takva ehli bir eş nasip etsin” [13]

Bu hadis, uygun bir koca arayan hanımlar için de geçerlidir. Takva sahibi bir eş evinizi koruyacak ve çocuklarınızı yüksek ahlakla yetiştirecektir. Sonuç olarak, hem dinin hem de dünyanın nimetlerini miras alacaksınız. Bir evliliği tüm zorluklara ve sıkıntılara rağmen ayakta tutan ve bir arada tutan şey, iyi karakter ve Yüce Allah ile olan bağdır.

Bugün Müslüman gençlerin karşılaştığı en büyük zorluklardan bir diğeri de Batı medyasının zihniyetleri üzerindeki etkisidir. Bunun nedeni onun, İslam’ın sözde “modern yaşam” için uygunluğuna meydan okumasıdır. Batı medyası İslam’ı itibarsızlaştırmak için onu ortaçağdan kalma/saldırgan, ataerkil ve her iki cinsiyete de eşit haklar tanımayan, dolayısıyla 21. yüzyıla uygun olmayan bir din olarak resmetmektedir.

Ne yazık ki, kendi inançlarını anlamadıkları için çocuklarımız İslam’ı savunmak yerine bu anlatının kurbanı oluyorlar. Bu nedenle, teselli bulmak için, kendilerini ahlaktan, maneviyattan ve ruhlarının gelişiminden uzaklaştıran sözde “batı kültürel değerleri” ile ilişkilendiriyorlar. Hata kısmen kendi hayatlarıyla çok meşgul olan ve bu yüzden çocuklarını manevi değerlerle yetiştiremeyen ebeveynlerdedir.

Önemli olan şudur. Eğer kişisel dürüstlük, doğruluk ve dindarlık örneğimizle onlara ilham veremiyorsak, kendi karakterimizi yansıtmayan sözlerin içi boş kalacaktır ve çocuklarımızın yetiştirilmesinde herhangi bir etkisi de olmayacaktır.

Son zamanlarda Birleşik Krallık’ta, gençlerimizin sadece batı değerleri tarafından zorlanmadığını, aynı zamanda Ahmediye karşıtı söylemi destekleyen sözde Müslüman Âlimler tarafından da yanlış yönlendirildiklerini gördük. Kendi inançlarını anlamadıkları için onlar, duyduklarından endişelenmeye başladılar. Bu nedenle, Huzur Enver’in (aba) direktifiyle Cemaat âlimleri, gençleri yanlış bilgilendirildikleri konusunda rahatlatmak üzere gündeme getirilen konuları ele almaya başladılar. Bu, inançları konusunda emin olmayan birçok çocuk ve genç yetişkin için çok değerli olduğunu kanıtlamaktadır.

Genç üyelerimizin endişe ve korkularını gidermek için yürüttüğümüz bir diğer proje de, onların endişelerine konu kısıtlaması olmaksızın açık bir forumda yanıt vermektir. Bu da onlara şeffaflık ve dürüstlük konusunda güven verecektir.

Karşılaştığımız bir diğer büyük zorluk da yeni nesillerin mutlak bilgiye sahip olduklarını ve Google aramalarından anında cevap alabileceklerini düşünmeleridir. Anlamadıkları şey ise Google’daki her şeyin mutlaka gerçek ve doğru olmayabileceği ve deneyimsiz bir zihin için bunun çok zarar verici olabileceğidir. Çocuklara sahip oldukları bazı görüşler konusunda meydan okuduğunuzda, anlatılarını doğrulamak için sizi hemen bir Google aramasına yönlendirirler.

Google’ın çalışma şeklinin algoritmalar yoluyla olduğunu biliyoruz. Bu nedenle aramamızda belirli bir yaklaşım benimsendiğinde, Google dengeli bir görüş vermek yerine bu anlatıyı güçlendirir. Bu da kullanıcıları söz konusu konu hakkında dengeli bir anlatıya ya da tartışmaya daha az açık hale getirmektedir.

Ebeveynlerin çocuklarıyla birlikte ele almaları gereken bir diğer önemli konu da dijital ayak izidir. Bir şey bir kez internete konulduğunda sonsuza kadar orada kalacaktır ve ilerleyen yaşamda bireye karşı kullanılabilecektir. Daha sonraki yaşamlarında benzer bir görüşe sahip olmasalar da onlar daima bu görüş ile lekeleneceklerdir.

Diğer bir mesele ise reklamın gücüdür. Reklamlar aracılığıyla pek çok kişi zihinleri ve bedenleri için son derece sağlıksız olan oyunlara, yiyecek ve içeceklere ilgi duymaktadır. Oyunlar genellikle saldırganlığın yanı sıra öldürme ve yıkımı tasvir etmekte, bu da çocukları bu tür şiddete karşı duyarsızlaştırmakta ve dolayısıyla merhamet, duygudaşlık ve anlayış eksikliğine yol açmaktadır.

Ayrıca mevcut araştırmalar, medyaya aşırı maruz kalmanın bağımlılık yapabileceği keza küçük çocuklarda beyinlerini yeniden kablolamanın fiziksel belirtilerinin bulunduğu yönündedir. Bu da dikkat süresinin kısalmasına yol açmaktadır. Bunu çocukların ekran karşısında çok fazla zaman geçirmesine izin verilen kendi evlerimizde de görüyoruz. Bu durum artık ulusal yetkililer için bir endişe kaynağı haline gelmeye başladı ve Çin’de hükümet çocukların ekran karşısında geçirebilecekleri süreye kısıtlamalar getirdi. BBC tarafından yayınlanan bir makaleye göre, İngiltere’deki okullara, okul günü boyunca cep telefonu kullanımını durdurmayı amaçlayan yeni bir rehberlik sunulduğu aktarılmaktadır.[14] Bunun amacı sınıflardaki aksaklıkları en aza indirmek ve davranışları iyileştirmektir.

Artık genç evli çiftlerde de aşırı telefon kullanımının etkilerini görüyoruz, çünkü dikkat süresinin kısalığı ve sabır eksikliği iletişimde büyük sorunlara yol açıyor. Yakın zamanda dikkatimi çeken bir örnekte, genç evli bir çift bir odada birlikte oturuyor ve birbirleriyle doğrudan konuşmak yerine kısa mesajlar aracılığıyla iletişim kuruyorlardı. Burada ortaya çıkan soru şu. Kendileri yoldan çıkmışken çocuklarına hangi terbiyeyi verecekler?

Peki, çözüm nedir? İlk olarak ebeveynlerin kendilerini ıslah etmeleri ve çocuklarının örnek alacağı bir rol model olmaları gerekir. Bu, ancak temellere geri dönerek ve İslami ilkeleri evlerimizde ve hayatımız boyunca gerçekten uygulayarak başarılabilir.

İşe iyi ahlaki değerleri uygulayarak ve 5 vakit namazımızı düzenli olarak cemaatle kılarak başlayalım. Ayrıca çocuklarımıza hem akademik hem de manevi gelişimleri için kaliteli zaman ayıralım.

Sosyal medyaya daha az zaman ayırın ve okumaya, oynamaya, çocuklarımızla etkileşim kurmaya ve onlarla güçlü bir bağ geliştirmeye daha fazla zaman ayırın.

Sosyal medyaya ve genel olarak materyalizme aşırı bağımlılık ve kullanımın getirdiği bir başka sorun da, özellikle ebeveynler ileri yaşlara ulaştığında, ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişkinin zayıflamasıdır.

Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

“Rabbin, Kendisinden başkasına ibadet etmemeniz ve (de) ana babanıza iyilikte bulunmanız (konularında,) kesin emir vermiştir. Yanındayken onlardan birisi veya her ikisi yaşlılığa ererlerse, bunun sonucunda onlara, öf (bile) deme ve kendilerini azarlama. Onlarla (daima) yumuşaklık ve hürmetle konuş. Merhamet duygularıyla kendilerine karşı alçak gönüllülük göster. Onlar için (dua ederken) de ki: “Ey Rabbim, beni çocukluğumda yetiştirdikleri gibi, Sen (de) onlara rahmet eyle!” (İsra Suresi, ayetler 24-25) [15]

Bu ayetler, Allah’ın Tevhidinden sonra, insanların sevgi, şefkat ve nezaket tutumlarıyla, yaşlı ve zor bir yaşa ulaşmış olan ebeveynlerine diğer her şeyden daha fazla öncelik vermeleri gerektiğini açıklamaktadır.

Günümüzün üzücü gerçeği, toplumun ebeveynleri bir yük olarak görmesidir. Bu çoktan gerçekleşmeye başladı bile. Independent tarafından 2019 yılında yayınlanan bir haberde, Amerikalı bir adamın demans hastası olan zayıf düşmüş babasını Los Angeles’tan İngiltere’ye uçurduğu ve babanın Hereford’daki bir otobüs terminalinde, ailesinin izini sürebilecek hiç kimsenin olmadığı bir yerde bırakıldığı doğrulandı. Bütün bunlar bakım masraflarını ödemek zorunda kalmamak içindi.

Amerika’da bu yaygın bir olgu haline geldi ve hatta buna bir isim de verildi: “Büyükanneyi Çöpe Atmak.” Bu başlık kulağa ne kadar tuhaf gelse de, her yıl yaklaşık 100.000 yaşlı Amerikalının, kendilerine bakamayan ya da bakmak istemeyen veya bakımları için ödeme yapmayan akrabaları tarafından terk edildiği tahmin edilmektedir.[16]

Ekonomik bir krizle karşı karşıya olduğumuzu biliyorum, ancak İslam bize ebeveynlerimize karşı sorumluluğumuzu asla terk etmememiz gerektiğini öğretiyor. Eğer anne babanızın geçimini maddi olarak sağlayamıyorsanız, onlara zaman ayırabilirsiniz. Onlar için yemek pişirin, elinizden geleni yapın ve siz gençken onların size yaptığı gibi, siz de onlara bakın.

Rivayet edilir ki, Hazreti Musa (as) bir defasında Allah’a, “Ey Allah’ım! Cennette bana kim dost olacak?” diye sormuş. Bunun üzerine Allah ona Cennette bir kasabın kendisine arkadaş olacağını vahyetmiş. Hazreti Musa (as) şok olup meraklanmış. Bu kasapta bu kadar özel olan şeyin ne olduğunu öğrenmek istemiş ve Allah da kendisini çarşıda bir dükkâna yönlendirmiş. Oraya gitmiş ve orada genç bir kasabın çalıştığını ve müşterilerine hizmet ettiğini görmüş. Hazreti Musa (as) günün sonuna kadar kasabın yanında kalmış. Kasap dükkânını kapatmış, küçük bir torbaya biraz et koymuş ve sonra eve doğru yürümeye başlamış. Hazreti Musa (as) kasaba kendisine eşlik edip edemeyeceğini sormuş ve kasap da kabul etmiş. Kasap eve varmış. Musa (as) evde bir yatakta yatan yaşlı, engelli bir kadın olduğunu görmüş. Kasap mutfağa gidip eti pişirmeye koyulmuş. Et pişerken yaşlı kadının yüzünü yıkamış, giysilerini değiştirmiş ve saçlarını taramış. Daha sonra pişirdiği yemeği getirmiş ve kendi eliyle bu kadına doyana kadar yedirmiş. Kasap daha sonra kadını yatağına geri kaldırmış. Bunu yaparken kadın adamın kulağına bir şeyler fısıldamış ve bunun üzerine adam gülümsemeye başlamış. Hazreti Musa (as) adama, “Bu kadın kim ve sana ne söyledi de gülümsedin?” diye sormuş. Kasap cevap vermiş: “Bu kadın benim annem. Ne zaman onun için bir şey yapsam, bana, ‘Oğlum, Allah benim için yaptıklarını karşılıksız bırakmasın ve seni Cennette İmran oğlu Musa’nın dostu yapsın’ der.”

Sevgili Huzur (aba) 23 Ocak 2004 tarihinde verdiği bir Cuma hutbesinde bu konuyu daha da detaylandırmıştır: “Kişinin akrabalarına karşı iyi davranması ahlaki öğretisi, hiçbir ayrım gözetmeksizin kadın ve erkek için aynıdır. Kişinin ailesine karşı nazik olmasıyla, karı koca arasındaki ilişki de gelişecektir, çünkü her ikisi de eşlerinin duygularına karşı düşünceli olacaklardır. Böyle bir aile Allah’ın yakınlığını kazanır ve ev halkı Cennetin yeryüzündeki bir tecellisi haline gelir.” [17]

Sadece birbirimize karşı değil, gezegenimize karşı da görevlerimiz var. Giysilerin, bunlar tek kullanımlık dahi olsalar ve tasarım ürünlerinin seri üretimi, sosyal medyada büyük ölçüde göz kamaştırmaktadır. Ancak bu aşırılık çevremizi büyük ölçüde etkiliyor. Fabrikalar işçileri az ücret ve kötü çalışma koşulları karşılığında bu ürünleri seri olarak üretmeye zorlamakla kalmıyor, bunun sonucunda doğal kaynaklarımız da tükeniyor. Birinci dünyanın açgözlülüğü yüzünden birçok hayvan türünün nesli tükenmiştir.

Birçok rivayette Peygamber Efendimizin (sav) ayakkabılarını tamir ettiği, elbiselerini diktiği ve basit imkânlarla yaşadığı anlatılır. O, başkalarına yardım etmek için her şeyin ötesine geçmiştir. Bize basit eylemlerin dünya üzerinde uzun ve kalıcı bir etki bırakabileceğini öğretmiştir.

Küresel ısınmanın etkilerini tersine çevirmek için çabalayan pek çok çevre aktivisti bulunmaktadır. Geçenlerde Jadav Payeng adında Hintli bir adamın hikâyesine rastladım. Jadav 40 yıl boyunca her gün bir ağaç dikmiş ve şimdi New York’un Central Park’ından daha büyük bir insan yapımı orman yetiştirmiş. Şimdi bu inanılmaz orman yüzlerce farklı hayvana ev sahipliği yapıyor. Bu misyonu nasıl devam ettirmeyi planladığı sorulduğunda, son nefesine kadar ağaç dikeceğini söylemiş. O, demiş ki: “Doğa Tanrı’dır. Bana ilham veriyor. Bana güç veriyor… O hayatta kaldığı sürece ben de hayatta kalacağım.”

Ahmediye Cemaati’nin birçok ağaç dikme kampanyası da dâhil olmak üzere çeşitli çevre programlarına yoğun bir şekilde katıldığını söylemekten memnuniyet duyuyorum. Bir ziraatçı olarak Huzur, ağaç dikimi de dâhil olmak üzere çevre dostu projeleri her zaman teşvik etmiştir.

Gerçeği kanıtladıktan sonra bile, dini takip etmeyenler genellikle şu soruyu sorarlar: Dünyevi eğitim iyi ahlaka yol açtığına göre dine uymanın ne anlamı var? Ahlakın herhangi bir dini eğitim olmadan da aşılanabileceği söylenmekte, hatta dini takip etmeyen insanların dindar insanlardan daha iyi ahlaka sahip olduğu iddia edilmektedir. Bu iddia özellikle İslam dinine mensup olanlara yöneltilmektedir.[18]

Huzur (aba) 24 Nisan 2015 tarihinde bir Cuma hutbesinde şöyle cevap vermiştir: “Dini, ahlakı ve insanın maddi ihtiyaçlarını birbirinden ayırmak zordur. Dindar bir insan ahlakı dinden ayıramaz ve maddi ihtiyaçlara sahip olma düşüncesini de terk etmez. Dini takip etmeyen insanlar, insanın iyi ahlaka ve maddi başarıya ihtiyacı olduğunu savunurlar. Ancak gerçek bir Müslüman, insanı Allah’a götürdüğü için insanın dine de ihtiyacı olduğunu savunacaktır.” [19]

Kimi din bilginleri din adına kendi kanunlarını koymuşlardır. Bu da çatışmalara yol açmaktadır. Suriye, Irak, Afganistan ve Pakistan’daki durum din adına yapılan hayali yasalardan kaynaklanmaktadır. İslam bize barışın ancak sadelik içinde yaşayarak ve Yaratanımız’a olan bağlılığımızla gerçek anlamda sağlanabileceğini öğretir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Bu dünya hayatı kâfir olanlara (güzel ve) süslü olarak gösterilmiştir. Onlar, inananlarla alay ederler. Oysa takva sahipleri, Kıyamet gününde onlardan üstün olacaklar. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.” (Bakara suresi, ayet 213) [20]

Konuşmam boyunca çağdaş toplumumuzda yaygın olan birçok olumsuz eğilimden bahsettim, ancak tüm bu sorunların çözümü Yüce Allah ile derin bir bağ ve insanlığa karşı şefkattir. Vadedilen Mesih’in (as) gelişi, dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda gerçekleşmiştir. Peygamber Efendimizin (sav) bildirdiği gaybi habere uygun olarak Çağın Mesihi geldiğinde, tüm parlaklığına rağmen Kuran’ın Öğretileri insanların kalplerinden silinmiş olacaktı.

İslam Ahmediyet’in mesajını kabul ettiğimiz için bizler çok şanslıyız. Bereketli kılınmış Hilafet Kurumu, Vadedilen Mesih’in (as) mesajını 21. yüzyıla taşımıştır. Sevgili Huzur (aba), çağdaş toplumun olumsuz eğilimlerine karşı kendimizi yönetmemize yardımcı olmak için gerektiğinde rehberlik ve destek sağlayarak hayatını Cemaate adamaya devam etmektedir.

Yüce Allah, Halifemizi sağlık ve refahla bereketlendirmeye devam etsin, (İnşallah) Âmin.

Konuşmamı ünlü Amerikalı filozof Will Durant’ın sözleriyle bitirmek istiyorum: “Tarihte, zamanımızdan önce, dinin yardımı olmadan ahlaki yaşamı başarıyla sürdüren bir toplumun kayda değer bir örneği bulunmamaktadır.”

Teşekkür ederim.

Refik Hayat

İngiltere Müslüman Ahmediye Cemaati Amiri

26 Temmuz 2024 İngiltere Calsası Konuşması

Tercüme eden: Mehmet Önder


[1] https://www.alislam.org/library/books/IslamsResponseToContemporaryIssues.pdf page 4

[2] https://www.alislam.org/quran/app/2:205

[3] https://www.alislam.org/articles/the-rights-we-owe-to-our-fellow-human-beings/

[4] https://www.psychologytoday.com/us/blog/cutting-edge-leadership/201707/are-we-all-becoming-more-self-centered#:

[5] https://www.humanologyproject.org/depression-articles/2014/4/27/living-in-a-material-world-materialisticpeople-more-likely-to-be-depressed.

[6] https://www.nature.com/articles/d41586-020-00296-x

[7] https://www.businessinsider.com/screen-time-limits-bill-gates-steve-jobs-red-flag-2017-10#bill-gates-oneof-the-most-influential-tech-leaders-in-the-world-limited-how-much-technology-his-children-could-use-athome-1

[8] https://www.businessinsider.com/evan-spiegel-miranda-kerr-screen-time-2018-12

[9] https://www.nspcc.org.uk/about-us/news-opinion/2023/2023-08-14-82-rise-in-online-grooming-crimesagainst-children-in-the-last-5-years/

[10] https://www.alislam.org/library/books/Life-of-the-Promised-Messiah-2.pdf page 27

[11] https://time.com/4277523/girls-sex-women-porn/

[12] https://www.alislam.org/book/pathway-to-paradise/islamic-marriage-system/

[13] https://www.alislam.org/library/books/Garments-for-Each-Other.pdf

[14] https://www.bbc.co.uk/news/uk-68334602

[15] https://www.alislam.org/articles/treatment-of-parents-islamic-teachings/

[16] https://inews.co.uk/news/health/granny-dumping-elderly-people-dementia-roger-curry-286808

[17] https://www.alislam.org/friday-sermon/2004-01-23.html

[18] https://www.alislam.org/friday-sermon/2015-04-24.html

[19] https://www.alislam.org/archives/sermons/summary/FSD20150424-EN.pdf

[20] https://www.alislam.org/quran/app/2:211

Start typing and press Enter to search