Cemaat Nizamı
“Dünyanın her yerindeki görevliler tavırlarını değiştirmeli. Zamanın halifesi size güvenerek bu sevimli cemaati gözetiminize vermiştir”
Halifetu’l Mesih V, Hz. Mirza Masrur Ahmedatba
Hz. Emirü’l Mümininatba Fransa’nın başkenti Paris’te, 31 Aralık 2004 Cuma günü, kelime-i şehadet, istiaze ve Fatiha suresini okuduktan sonra Nisa suresinin elli dokuzuncu ayeti kerimesini tilavet etti ve daha sonra şöyle buyurdu:
Vadedilen Mesih’denas sonra Cemaatte hilafet nizamının kurulması, Allah’ıncc Ahmediye Cemaati üzerindeki büyük bir ihsanıdır. Cemaatin bir mahalledeki nizamı veya en ufak halkadan şehre kadar ve şehirden ülkeye kadar her nizam Hilafet etrafında döner. En küçük cemaatin sadırından başlayıp, ülke amirine kadar herkesin direk veya dolaylı olarak zamanın halifesiyle irtibatı bulunur. Herkes kişisel olarak da irtibat kurabilir. Cemaatin her ferdi zamanın halifesiyle irtibatta bulunur. Ancak eğer bir cemaat görevlisiyle ilgili bir şikayetiniz varsa ve onu zamanın halifesine ulaştırmak istiyorsanız, kişisel irtibat olmasına rağmen, bu şikayet amirin vasıtasıyla gelmeli. Ülke amiri, şikayet kendi aleyhinde olsa dahi halifeye iletmek zorundadır. Eğer herhangi bir açıklama gerekiyorsa onu açıklayabilir. Böylece daha fazla yazışmayla boşa zaman harcanmayacaktır. Ancak şikayet eden kişi, kişisel kırgınlığından dolayı bir cemaat görevlisiyle ilgili şikayette bulunurken, şikayeti sanki cemaatî bir mesele imiş gibi davranmamalı. Takvayı benimsemeli. Bazen bilgisi az olanlar veya maddi dünyanın tesiri altında kalanlar, cemaatin vakarına, örf ve adetlerine aykırı olan sözler söyleyebiliyorlar. Bundan dolayı zayıf veya bilgisi az olanlar bu tür hareketlerden kaçınsınlar diye nasihat gayesiyle bunları söylüyorum.
Genel olarak cemaat görevlilerini cemaat fertleri seçer. İstisna olarak bazı yerlerde özel bir durumdan dolayı görevli tayin edilir. Bu tayin dahi, merkez veya zamanın halifesi tarafından olur. Kısacası seçim, çoğunluğun isteğine göre gerçekleştikten sonra, seçilen görevliye oy vermeyen de ona tam manasıyla itaat etmeli. Bütün cemaat bu şekilde davranırsa yıkılmaz çelik bir duvar haline gelir. Allahcc korusun, herhangi bir yerden isyan kokusu aldığım için veya bir sorun ortaya çıktığı için bunları söylemiyorum. Demin de anlattığım gibi, dünyaya düşkün bazı kimseler bilgisizlikleri akılsızlıkları veya dünyaya olan düşkünlerinden dolayı bu tür sözler sarfederler ve bazen cemaate yeni katılanlar böyle sözlerden etkilenirler. Ayrıca yeni Ahmedi olanların terbiyesi için de, onların cemaatin nizamından ve cemaat görevlilerinin sorumluluklarından haberdar edilmeleri gerekir. Çünkü bazı sorular, yeni gelenlerin kafalarını kurcalar.
Bu nizam, Vadedilen Mesih’in Cemaatinde İlahi vaatlere uygun olarak Hilafet nizamıyla devam edecektir. Allah’ıncc lütfuyla bu nizam, sağlam temeller üzerinde kurulmuştur. Hiçbir muhalif veya düşman inşallah ona zarar veremeyecektir. Ancak biz bazı konuları zihinlerimizde taze tutmak için ara sıra tekrarlamalıyız. Böylece bunlar hem eski Ahmedilerin zihinlerinde taze kalacaktır, hem de yeni Ahmediler bundan istifade edeceklerdir. Ve hiç kimsenin zihninde, hiçbir zaman bir huzursuzluk olmayacaktır.
İlk olarak biz Kuran-ı Kerim’e baktığımızda Allah’ıncc bize ne buyurduğunu inceliyoruz. O, görevlilerimizi nasıl seçmemizi istemektedir. Demin tilavet ettiğim ayette Allahcc şöyle buyurmaktadır:
Allah size, emanetleri lâyık olanlara vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğinizde, adaletle hüküm vermenizi emreder. Allah’ın size öğütlediği ne güzeldir! Şüphesiz Allah, en iyi işiten ve görendir.
Bu ayet, ilk olarak seçenlere hitap ederek, ehil ve kabiliyetli olanların seçilmesini emrediyor. Sorumluluklarını yerine getiren ve onun için zaman ayırabilenlerin seçilmesini istiyor. İlişkiler ve dostluklar gereği mutlaka dostluğunuz olanı değil. Bu ayet, seçenleri büyük bir sorumluluk altına sokmaktadır. Cemaatte her fert oy kullanma hakkına sahip olmadığından dolayı, cemaat kurallarına göre seçme hakkına sahip olan herkes, hep dua ederek karar vermeli ve daha iyi olan hakkında oyunu kullanmalı.
Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim ki, bazen bazı kişiler herhangi bir sebepten dolayı seçime katılmaktan menedilmiş olurlar. Böyle bir durumda inatlaşarak, “bizce filanca bu görev için uygun idi veya uygundur. Biz ona oy verecektik. Bundan ötürü seçime katılmasına izin verilmeli; yoksa biz seçime katılmayacağız,” denmesi yanlıştır. Eğer bir kimsenin seçime katılmamasına karar verilmişse, itaat gereği ve cemaatin nizamına saygı gereği bu konuda ısrar edilmemeli… Fransa’da değil Avrupa’daki bir ülkenin bir şehrinde, bu tür sorular yöneltilmişti. İlerleyen ve gelişen milletler zaaflarına göz yummazlar. Bundan dolayı ben bugün bu konuyu seçtim. Böylece zayıf olanlar, ıslah olacak ve yeni Ahmediler de eğitilmiş olacaktır. Ayrıca zayıf kimselerin imanını Allahcc sağlamlaştırsın diye cemaat fertleri dua edecektir. Kısacası, Allahcc, kurallar gereği seçime katılma hakkına sahip olan herkese, düşünüp taşınıp ehil kimseleri seçme sorumluluğunu yüklemiştir.
Bazen uzun zaman geçtiğinden, bazı zihinlerde bir takım düşünceler yerleşir. Hem seçenler hem seçilenler unutmamalıdır ki, cemaatin herhangi bir görevi, hiç kimsenin doğal ve daimî hakkı değildir. Bundan dolayı, sunulan hizmet fırsatı Allah’ıncc bir lütfudur. Allahcc lutfederse kendiliğinden hizmet etme fırsatını nasip eder. İnsan hiçbir zaman bunu arzu etmemeli. Bu nedenle ima yoluyla bile, bu görev bana verilsin denmemeli. Hiçbir arkadaş veya yakın, herhangi birisi hakkında ima yoluyla dahi filancaya oy verilsin dememeli. Eğer Cemaat nizamı bunu öğrendiği takdirde, hakkında propaganda edilen, propaganda eden veya seçimden önce birisiyle ilgili bir şeyler söyleyen kimseler seçime katılmaktan menedilebilir. Böyle birisi seçime katılma hakkından mahrum edilebilir ve edilir de. Bundan dolayı hizmet edenlerin ekibi, haliseten Allahcc için seçilmeli. Yüce Allahcc seçilen görevlileri de sorumlu tutmuştur. Onlar, seçildikten sonra bunu cemaatin bir emaneti olarak algılamalı ve bu emanetin üstesinden gelmeli. Bütün yetenekleriyle bu sorumluluğu yerine getirmeli. Bu sorumluluk için zaman ayırmalı. Cemaatin ilerlemesi için yepyeni yollar aramalı. Kararları, insaf ve adaletin gereklerine uygun olmalı. Hiçbir zaman kişisel onur, akrabalık ve dostluk düşüncesi insaf ve adaletten uzaklaştırmamalı. Hiçbir zaman, “filanca bana oy vermemişti” veya “filancanın ismi benim ismimin karşısında sunulmuştu. Bundan dolayı elime fırsat geçtiğinde onu rahatsız edeceğim,” şeklindeki düşünceler bir görevlinin aklının ucundan dahi geçmemeli. Bu, müminin şanı değil, tersine ileri derecede aşağılık bir davranıştır. Allah’ıncc size verdiği nasihat, hem seçen hem seçilen için, paha biçilmez bir nasihattir. Oy veren, düşünüp taşınıp oy vermeli ve seçilen kimse de bütün becerilerini ve kabiliyetlerini kullanarak, insaf ve adaletin gereklerini yerine getirerek sorumluluklarının üstesinden gelmeli. İster cemaat görevlisi, ister zeylî tanzimlerin görevlisi olsun, Allahcc her görevliyi sorumluluklarını anlamaya; ayrıca insaf ve adaletin gereklerini yerine getirmeye muvaffak kılsın.
En son olarak Yüce Allahcc, hem cemaat fertlerinin hem görevlilerinin dikkatini, daima dua etmeye çekmiştir. Her görevli, insaf ve adalet gereklerini yerine getirerek dua etmelidir. Allahcc ona bu sorumlulukların üstesinden gelmeyi nasip etsin. Her cemaat ferdi, “Ey Allahcc! Seçilen görevliler daima bu emaneti hakkıyla ifa etsinler. Hiçbir zaman zor durumda kalmasınlar, hiçbir zaman görevli ve cemaat fertlerinin arasını açan İlâhî sınanmaya yakalanmasınlar. Eğer Allahcc seçilen görevlinin hakkıyla görevinin üstesinden gelmediğini biliyorsa O, onu değiştirsin ki, hiçbir zaman cemaat nizamı küçük düşmesin,” diye dua etmeli.
Yüce Allah’ıncc buyruğuna göre, eğer her iki taraf bu şekilde dua ederse, Allahcc onların iyi niyete dayalı bu dualarını işitecektir. Çünkü Allah’ıncc gözü, Kendi dini ve dinine hizmet edenlerin üzerindedir. O, onlara derin bir gözle bakar ve kalplerinin durumunu bilir. Kalplerindeki sancıdan dolayı Allahcc daima onların hayrına ortamlar meydana getirecek ve onları yıkılmaz çelik bir duvar gibi sapasağlam yapacaktır. Allahcc herkesi her türlü tökezlenmeden korusun.
Şimdi ben, cemaat görevlilerinin, cemaat fertleriyle tavırları ve davranışlarının nasıl olması gerektiğini açıklayacağım. Ayrıca cemaat fertlerinin, cemaat görevlilerine nasıl davranmaları gerektiğini söyleyeceğim. Kuran-ı Kerim bir prensip olarak, insaf ve adalet gereklerini yerine getirmek için görevlileri sorumlu tutmuştur. Eğer birisi, insaf gereklerinin neler olduğunu inceler ve üzerinde düşünürse başka hiçbir şeye ihtiyacı kalmaz. Ancak herkes bu denli derin düşünmez. Takvanın ince yolları üzerinde yürüyen kimse gibi düşünen birisinin ruhu, bunları düşündüğünde benliği yok olur. Nasihat etmek, bu konuları arasıra tekrarlamak ve bazı konuları açıklamak faydalı olduğundan, bunları biraz ayrıntılı olarak ele almak gerekir. İlk olarak bir görevli;
وَالْكَاظِمٖينَ الْغَيْظَ وَالْعَافٖينَ عَنِ النَّاسِ
“Öfkelerini yenerler. İnsanların kusurlarını göz ardı ederler.”[1] Ayet-i kerimesini hep aklında tutmalı. Görevliler, bu emrin birinci derecede muhatabı olarak kendilerini görmeliler. Cemaat içindeki makamları ve sergilemeleri gereken örnek gereği, kendilerini tam manasıyla tevazu sahibi yapmalılar. Eğer ıslah niyetiyle öfkeye ihtiyaç duyulsa dahi, ıslahı hedeflenen kimseye tenhada ve yalnız iken nasihat etmelidirler. İnsanların önünde, hiç kimsenin şahsî onuru zedelenmemeli. Görevliler her konuda alınganlık göstermemeli veya herhangi bir şekilde kibirli davranmamalı. Çok alıngan ve titiz davranmakla ıslah gerçekleştirilmez. Tersine sabırla ve sancı ile edilen dualarla ıslah sağlanır. Allah’ıncc emri budur. Birisi adet haline getirmediği müddetçe ara sıra yapılan hatalar affedilip göz ardı edilmeli.
Bundan dolayı burada da (Fransa’da) ve dünyanın neresinde cemaatler bulunuyorsa, her yerdeki cemaat görevlileri ve zeylî tanzim görevlileri, kendi tavırlarını değiştirmeli. İnsanlara sevgiyle davranmalı. Özellikle bazı yerlerdeki Lajna İmaillah’da daha fazla sorunlar olur. Lajna İmaillah’da özellikle kız çocuklar, genç kızlar ve yeni Ahmedi olanlar, nizamı iyice anlamadıkları için daha ziyade eğitime muhtaçtırlar. Bundan dolayı onlara iyice sahip çıkılmalı. Çünkü çocuklar ve yeni Ahmediler üzerinde ne şekilde terbiye izi bırakırsanız, gelecekte o tür örnekler meydana gelecektir. Ve gelecekteki görevliler de o izlere göre ortaya çıkacaktır. Kısacası öfkeyi yenmeli, affetmeyi ve göz ardı etmeyi adet edinmelisiniz. Ancak bu yumuşaklık cemaat içinde bozulmaya meydan vermemeli. Böyle bir durumda ıslah için çaba sarfedilmeli. Demin de söylediğim gibi, suçu adet haline getirmeyenler, affedilerek de ıslah edilebilir. Ancak eğer cemaatte fitne tehlikesi varsa affedilmez. Böyle bir durumda hem yerel cemaat hem merkez tarafından ıslah edilmeli. Fakat gençleri ve yeni gelenleri, dinden nefret ettirecek kadar sert davranmamalısınız.
Daha önce de söylediğim gibi, şikayet kendileri aleyhine olsa dahi görevliler onu dinleyecek kadar açık yürekli olmalıdır. Daima doğruyu söylemeyi ve dinlemeyi alışkanlık haline getirmelisiniz. Şikâyet edilen kişi, dostunuz, akrabanız ve yakınınız olsa dahi, hakkındaki şikâyet doğru ise aleyhinde işlem yapılmalı. Eğer insaf ve adaletin bu gereklerini yerine getiremiyorsa, o zaman görevlinin sebebini bildirip görevinden ayrılması daha iyidir. Çünkü bir kişinin hizmetten mahrum olması, bütün cemaat veya cemaatin bir bölümünde huzursuzluk meydana gelmesinden daha iyidir. İster cemaat görevi isterse zeylî tanzimin görevi olsun, hangi görev veya sorumluluk verildiyse, onu Allah’ıncc bir lütfu sayın. Bunlar hiç kimsenin hakkı değil, hizmet için size verilen bir fırsattır. Milletin efendisine millete hizmet etmek emredilmiştir. Bu, topluluk arasında, “efendim, ben sizin hizmetinizdeyim” şeklinde laftan ibaret olmamalı. Tersine her söz, davranış ve her amel fiilen, onun gerçekten bir hizmetçi olduğunu ispatlamalı. Eğer bu şekilde davranmıyorlarsa sorumlu tutuldukları konularda kesinlikle sorguya çekileceklerdir. Sorumluluklarını yerine getirmedikleri için, kesinlikle onlardan hesap sorulacaktır.
Hz. Makil Bin Yesar’ınra rivayetine göre Peygamber Efendimizsav şöyle buyurdu: “Allahcc kimi insanların yöneticisi ve sorumlusu kılarsa, eğer o, kendi sorumluluklarının yerine getirilmesinde ve insanların gözetiminde ve iyiliğini istemekte tembel davranırsa, öldüğünde Allahcc ona cenneti haram kılacak ve cenneti ona nasip etmeyecektir.”[2]
İşte bu uyarıdan sonra, kim öne çıkıp yetki talebinde bulunacak veya görev elde etmeyi isteyecek? Bu, öylesine korkutan bir makamdır ki; eğer gerçekten akıl ve idrak varsa, insan bir köşeye çekilmeyi tercih eder. Kısacası görevliler Allah’ıncc bu lütfunun değerini bilmeli ve sorumluluklarını yerine getirmeli. Allah’ıncc gazabına müstehak olacaklarına O’nun sevgisini kazanmalıdırlar.
Hz. Ebu Said’inra rivayetine göre Peygamber Efendimizsav şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde insanlar arasında, Allahcc indinde en sevilen ve O’na en yakın olan, adaletli davranan hâkim olacaktır. Ve O’nun en sevmediği ve O’ndan en uzak olan, zalim hakim olacaktır.”[3]
Kısacası bütün görevliler, adalet ve insafın gereklerini yerine getirerek, Allah’ıncc sevgilisi olsunlar. Ve O’nun sevgilisi olmak için, Peygamber Efendimiz’insav buyurduğu yolları tercih etsinler. Ebu’l Hasan’ın bir rivayetine göre Hz. Amr Bin Murrara, Hz. Muaviye’yera Peygamber Efendimiz’isav şunları söylerken işittiğini bildirdi:
“İhtiyaç sahipleri, fakirler ve düşkünlere kapısını kapatan bir imamın ihtiyaçları için Allahcc da göğün kapılarını kapatır.”[4]
Peygamber Efendimiz’insav buyruğunu işiten Hz. Muaviyera insanların ihtiyaçlarını karşılamak ve zorluklarını gidermek için bir kişiyi tayin etti.
Kısacası insanların kalbinde sevgi yaratın. Allah’ıncc rızasını elde etmek ve O’nun sevgilisi olmak için, erkek ve kız kardeşlerinize sevgiyle davranın. Amirler, sadırlar, cemaat görevlileri ve zeylî tanzim görevlileri de zamanın halifesinin intizam için kurduğu düzenin bir parçasıdırlar. Ve bu açıdan onlar zamanın halifesinin temsilcileridir. Bundan dolayı işlerini yürütürken ve vazifelerini yerine getirirken, düşünce şekilleri, zamanın halifesinin düşünce şekli gibi olmalı. Merkezden gelen emirler uygulanmalı. Eğer bunu yapmıyorlarsa sorumlu oldukları görevin hakkını ifa etmemekte ve insaf ve adaletin gereklerini yerine getirmemektedirler.
Önce de bahsettiğim gibi, bir görev için istekli olmak cemaatte çok ayıplanan bir şeydir. Bunun için çaba gösteren herkes aleyhinde işlem yapılır. Hz. Abdurrahman Bin Semra’nınra rivayetine göre Peygamber Efendimizsav ona şöyle buyurdu: “Ey Abdurrahman! Sen amirlik ve hükümet talebinde bulunma. Eğer talep etmeden bu görev sana verilirse, bu sorumluluk konusunda sana yardım edilecektir. Eğer senin talebinden dolayı sana görev verilirse Allahcc seni yakalayacak. Sen bir işi yapmak veya yapmamak konusunda yemin ettiğinde, yeminin tersini daha hayırlı görüyorsan, o zaman yeminini bozup kefaretini öde ve daha hayırlı olanı yap.”[5]
Yani: İstek olmadan görev verilirse Allahcc, lütfunu indirir ve kuluna yardımcı olur. Bunun tersine talep olursa, en ufak hatada yakalanış daha fazla olur. Cemaat görevlileri de yemin etmezler, ancak bazen “bu iş bu şekilde yürütülmeli” diye inatlaşırlar. Eğer cemaatin menfaati varsa o zaman inatlarınızın ve yeminlerinizin hiçbir önemi yoktur; onlardan vazgeçin. Görevliler, Cemaatin menfaatine engel olmamalı, tersine takvayı benimseyerek Cemaat için en hayırlı olan yöntemi uygulamalıdır.
Peygamber Efendimizsav başka bir rivayete göre şöyle buyurdu: “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin.”[6]
Cemaatte usulen kaleme alınan kaide ve kurallar da, doğru istikamete yürüyerek, Allah’ıncc buyurduğu emirlerine uyarak, insanların iyiliği ve kolaylığını sağlamak içindir. İnatlarınız, yeminleriniz ve benliğiniz hiçbir zaman insanları rahatsız etmemeli. Eğer kaleme alınmış bir kural veya verilmiş bir karar, insanları zora sokuyorsa, değiştirilebilir. İnsanlar size daima, müjdeler almak ve sevgi mesajları için gelmeli; rahatsız olup sizden kaçmak için değil. İnsaf ve adaletin gereği işte budur.
Dünyanın her yerindeki cemaat görevlileri, Mürebbiler veya hayatlarını vakfedenlere hem kendileri kalben saygı göstermeli hem insanların kalbinde onlara karşı saygı meydana getirmelidirler. Onlara saygı göstermek ve saygınlıklarını sağlamak, ihtiyaçlarına dikkat etmek ve mümkün olduğunca onlar için kolaylıklar sağlamak, cemaatin ve cemaat görevlilerinin başka bir vazifesidir. Böyle olursa onlar, kendilerini tam olarak işe verebilecekler ve vazifelerini daha iyi bir şekilde yerine getirebileceklerdir. Hiçbir kaygı olmadan, sorumluluklarının üstesinden gelebileceklerdir. Eğer mürebbilere saygın bir makam vermezseniz, o zaman gelecek nesillerde hayatlarını vakfeden ve mürebbi olarak hizmet edenleri bulmak zorlaşacaktır. Vadedilen Mesih’inas Dördüncü Halifesinin başlattığı Tahrik-e Vakfe Nau’dan dolayı, birçok Vakfe nau çocuklar vardır. Bu, Allah’ıncc bir lütfudur. Ancak benim incelediğim kadarıyla, vakfe naular arasından, ihtiyaç duyulduğu kadar mürebbi çıkmamakta ve başka sahalara ilgi gösterilmektedir. Mürebbiye bir saygınlık verilirse, evlerde ondan saygın bir şekilde bahsedilirse, hizmetleri takdir edilirse, bundan ötürü evdeki çocuklar kesinlikle hayatlarını vakfedip mürebbi olmayı isteyeceklerdir. İşte görevliler, bunu da dikkate almalıdırlar. Ufak tefek ihtilaflar, her iki tarafta huzursuzluk endişesi yayacak şekilde mesele haline getirilmeli.
Hayatlarını vakfeden mürebbilere de sesleniyorum. Dünya, makamınızı anlasın yahut anlamasın, onu hiç umursamayın. Siz Allahcc için fedakârlık sözü verdiniz ve iyi niyetle onu Allahcc için yerine getirmektesiniz. Dünya insanlarını hiç umursamayın. İster bizden ister yabancılardan, kim sizi yaralarsa yaralasın, Allah’acc eğilin. Sizler cemaat nizamında, talim ve terbiye için ve dünyaya İslam’ın mesajını iletmek için, zamanın halifesinin temsilcilerisiniz. Sorumluluğunuz çok büyüktür. Zamanın halifesi bazı kararları, birçok meselede size itimat ederek vermektedir. Bundan dolayı bu sorumluluğun bilincinde olarak her dünyevî menfaat ve zararı kalbinizden çıkarıp, size verilen sorumluluğu bütün dikkatinizle yerine getirin. Eğer sizler Allahcc için bu yaralara katlanırsanız, Allahcc kendiliğinden sizler için kolaylıklar sağlayacaktır. Zihnî huzursuzluğunuzu ortadan kaldıracaktır. Mürebbilerin evlerinde de çocukların önünde hiçbir zaman, görevlilerin menfi tavırlarından söz edilmemeli. Eşlerinize de nasihat ediniz ki, hayatını vakfedenin eşi de vakfetmiş gibidir, olmalıdır veya bu düşünceye sahip olmalıdır. Bundan dolayı sabır ve geniş yüreklilikle her şeye dayanın. Sadece ve sadece Allahcc indinde yalvarın. O’na eğilin. İnşallah O mutlaka lütfunu indirecektir.
Ben tekrar görevlilere sesleniyorum. Ahmedilere sevgi ve şefkat kanatlarınızı açın. Zamanın halifesi size itimat ederek, bu sevimli cemaati gözetiminize vermiştir. Ona göz kulak olun. Her Ahmedi, koruyan kanatlar altında olduğunu hissetmeli. İster küçük ister büyük herkesi gülümseyerek karşılayın. Gördüğüm kadarıyla bazı görevliler, ofislerinde otururken veya insanlarla görüşürken yüzlerini asarlar. Onlar daima Peygamber Efendimiz’insav şu rivayette geçen örneğini uygulamalıdırlar. Hz. Cerir’inra rivayeti şöyledir: “Ben İslam’ı kabul ettiğimde, Peygamber Efendimizsav beni görüşmekten men etmedi. O, beni her gördüğünde gülümseyerek karşılardı.”[7] Gördüğünüz gibi hiçbir engel yoktu. Peygamber Efendimizsav hep gülümseyerek karşılardı.
Bazı görevliler hakkındaki şikayetlere göre, insanlar bir sebepten dolayı, günlük işlerinden feragat ederek bir cemaat görevlisine gittiklerinde, bazı görevli amirler, bazen aylarca karşılarına çıkmazlar. Bu abartılı bir ifade olabilir. Çünkü bazen şikâyet eden kişi, abartılı ifadeler de kullanır. Ancak birkaç gün dahi olsa, neden insanlar boşu boşuna gelip gitsinler. Bu nedenle amirler, belli bir vakit kararlaştırıp, mutlaka o saatlerde ofislerinde bulunmalı. Ve insanların ihtiyaçlarını gidermeli. Bazı amirler temsilcilerini oraya oturttururlar. Ancak temsilcilerin elinde bir meseleyi karara bağlama yetkisi bulunmaz. Şimdi eğer, söz konusu meseleyi karara bağlamak için birileri gelirse, beklemek zorundadır. Bundan dolayı amirler mutlaka kendileri gitmeli veya temsilcilerine tam karar yetkisi vermelidirler. Onlara “ne isterseniz yapın. Her türlü yetki sizdedir,” demelidirler. Fakat böyle bir durumda amir olarak bulunmasına gerek yoktur; Yetki verdiği temsilciyi amir yapmalı.
İnsanları gülümseyerek ve içten bir sevgiyle karşılayın. Allah’ıncc lütfuyla cemaatimizde, ihlas ve samimiyet seviyesi çok yüksektir. Bir amir gülümseyerek karşıladığında her Ahmedi, ister işi olsun ister olmasın, bu gülümsemeyle bile mutlu olur.
Hz. Ebu Zerra Peygamber Efendimiz’insav ona şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: “Kardeşini gülümseyerek karşılamak dahi olsa, en ufak bir iyiliği bile hakir zannetme.”[8] İşte gülümseyerek karşılamak ve kardeşinin duygularına dikkat etmek de iyiliktir. Tartıda iyilikler ne kadar ağır basarsa da azdır. Bundan dolayı görevliler ve amirler özellikle buna dikkat etmelidirler.
Şimdi ben cemaat fertlerine seslenerek, cemaat nizamında rollerinin ne olması gerektiğini anlatacağım. İlk olarak hatırlamaları gereken şey, Cemaat fertlerinin takva seviyesi ne kadar yüksek olursa, görevlilerinin takva seviyesi de o kadar yüksek olacaktır. Bundan dolayı herkes kendini sorgulamalı ve takva seviyesini yükseltmeye çalışmalı. Cemaatin her ferdinin vazifesi görevlilerine itaat etmektir. Bunun da yüksek seviyeli örneklerini sergilemeliler. Sizler bu örnekleri sergileyince nesillerinizi kurtaracaksınız. Sizin bu örneklerinizi göz önünde bulundurarak nesilleriniz yola devam edecektir. Bu itaat örneklerine sahip çıkan nesiller, gelecekte cemaatin görevlerini üstlenince, ahlakın en güzel örneklerini sergileyeceklerdir.
Hz. Ebu Hüreyre’ninra rivayetine göre Peygamber Efendimizsav şöyle buyurdu: “Bana itaat eden Allah’acc itaat eder. Bana isyan eden ise Allah’acc isyan eder. Zamanın hükümdarına itaat eden bana itaat eder ve ona itaatsizlik eden bana itaatsizlik eder.”[9]
Bu buyruk, amir ve cemaat nizamına itaat hakkındadır. Bazı kimseler “biz zamanın halifesinin itaati dışına çıkmayız. Ona tam manasıyla itaat eder ve her emrini uygularız. Ancak filanca cemaat görevlisi veya başımızda bulunan filanca kişide şu şu ayıplar bulunmaktadır. Bundan dolayı biz ona itaat edemeyiz,” derler. Aslında, cemaat nizamında bulunan her görevliye itaat eden, zamanın halifesine itaat etmiş olur ve ancak böyle yaptığı takdirde Allahcc ve Peygamberinesav itaat etmiş sayılır.
Başka bir rivayete göre Peygamber Efendimizsav şöyle buyurdu: “Darlıkta ve bollukta, mutluluk ve üzüntüde, hakkın çiğnendiği ve sana iyi davranılmadığı halde, kısacası her durumda zamanın hükümdarına kulak vermek ve itaat etmek sana gereklidir.”[10]
İşte durum ne olursa olsun, size haksız davranılsa, size karşı kötü ve diğerlerine iyi muamele yapılsa dahi yine de ona itaat edin. Onun karşısına dikilip kavga etmeyin. Onun emirlerini reddetmeyin. Sizin işiniz itaat etmektir. Ancak cemaatin nizamında hak olarak verilen bir şey vardır: Yanlış bir şey gördüğünüzde zamanın halifesine haber verin ve sükûnetinizi koruyun. Şikayetimize ne oldu diye ısrar edip peşine düşmeyin. Siz zamanın halifesine haber vermekle doğru olanı yaptınız, bu kadar yeterlidir.
Ubade bin Samitra şöyle rivayet eder: Peygamber Efendimizsav bizden biat alırken şöyle söz aldı: “Darlıkta ve bollukta, mutlulukta ve üzüntüde, her durumda biz size kulak verip itaat edeceğiz. Diğerleri bizden üstün tutulsa dahi. Ayrıca apaçık küfür görmedikçe ve başımızdakilerin hatalı olduğuna dair Allahcc tarafından apaçık delil elimize geçmedikçe onlara karşı gelmeyeceğiz. Hiçbir kınayanın kınamasından korkmayıp, Allah’ıncc buyruklarıyla ilgili doğruyu söyleyeceğiz.”[11]
Bu hadise göre, şeriate apaçık karşı gelinmediği müddetçe itaat dairesinde kalarak doğru olanı söyleyin. Şeriate karşı gelirlerse itaat etmeyin. Mesela Pakistan’da Ahmedilerin namaz kılması devlet tarafından yasaklanmıştır. Halbuki Allah’ıncc buyruğuna uymak bizim hakkımızdır. Ve şeriat kanunundan üstün hiçbir kanun yoktur. Bundan dolayı Ahmedi Müslümanlar, her ülke kanununa itaat etmelerine rağmen, bu kanuna karşı gelir ve namazlarını kılarlar.
Hz. Enes Bin Malik’inra rivayeti şöyledir: Peygamber Efendimizsav şöyle buyurdu: “Dinleyin ve itaat edin! Bu iki kelime sizin ülkünüz olmalıdır. İşte yolunuz bu olmalı. İster zenci bir köle başınıza tayin edilse dahi, sizin hakir ve zayıf olarak gördüğünüz kimse, imamınız olarak tayin edilirse dahi ona itaat edin.”[12]
Başka bir hadiste Resulüllahsav şöyle buyurdu: “Eğer bir kimse başındakinde zahiren hoş olmayan kötü bir şey görürse dahi sabretsin. Çünkü cemaatten bir miktar da olsa uzaklaşan ve ilişkisini bozan, cahillik ölümüyle ölür.”[13]
İşte, başınızda bulunanda kötü bir şey gördüğünüz takdirde bütün nizama muhalif olmak sabır değildir. Tersine nizama sımsıkı bağlı kalarak şikayetinizi nizama ulaştırmak ve ondan sonra sabretmek gerçek sabırdır. Cemaatle ilişki kopmamalı, çünkü Cemaatle ilişkinizin kopması, cahillik ölümüyle ölmek demektir. İşte bazı kimseler, “biz katlanamayız, bundan dolayı bir tarafa çekildik, namaza ve cumaya da gelmeyi bıraktık,” derler. Fakat Peygamber Efendimizsav bu tür davranışların cehalet olduğunu buyurmaktadır. Allah’ıncc lütfuyla, istisnalar hariç, Müslüman Ahmediye Cemaatinde böyle şeyler olmaz. Bunlar cahilce davranışlar olduğundan, bunlardan daima uzak durulmalı. Sizin vazifeniz sabredip dua etmektir. Başta da söylediğim gibi Allah’ıncc buyruğuna göre O, iyi niyetle ettiğiniz duaları kabul buyuracaktır.
Avf Bin Malikra Peygamber Efendimiz’densav şunları işittiğini rivayet eder: “Başınızda bulunan en iyi reis, sizin onu ve onun da sizi sevdiği, sizin ona, o da size dua eden reisdir. En kötü reisleriniz, sizin onlara onların da size karşı kin tutanı, sizin onlara, onların da size lanet ettiği reistir.” Ravi şöyle der: Bunun üzerine biz Peygamber Efendimiz’esav “başımızda bulunan böyle kimseleri, savaş açıp neden uzaklaştırmayalım?” deyince Peygamber Efendimizsav şöyle buyurdu: “Hayır! Onlar namaza devam ettikleri müddetçe bunu yapmayın.”[14]
Yani: Dini meselelerde müdahale etmedikleri müddetçe. İşte Peygamber Efendimizsav açıkça başınızdakiler karşılıklı lanet okuyacak kadar sizi rahatsız etseler dahi, onlara isyan etmeyin buyurmaktadır. Allahcc ebediyete kadar cemaatimizi böyle durumdan korusun. Ancak bu, aşırı bir durumu anlatmak için bir örnektir. Böyle bir durum ortaya çıksa dahi, yine de itaat edilecek. Allah’acc hep dua etmeye devam ediniz ki O, özel lütfuyla cemaatini ve cemaatin nizamını daimî olarak korusun. Eğer cemaat fertleriyle cemaat görevlileri, Allah’ıncc rızası ve cemaatin saygınlığı için birbirinin haklarını yerine getirirlerse Allahcc, lütuflarını üzerlerine yağmur gibi indirmeye devam edecektir.
Peygamber Efendimizsav Allah’ıncc kıyamet günü şöyle buyuracağını söyledi: “Benim celalim ve azametimden ötürü birbirini seven kimseler nerede? Bugün Benim gölgem haricinde hiçbir gölge yokken, Ben onlara rahmet gölgem altında yer vereceğim.”
Kısacası, Allah’ıncc rahmet gölgesi altında yer bulmak için, bugün her Ahmedinin vazifesi, Allah’ıncc azametini ve celalini yerleştirmek ve O’nun rızası için birbirini sevmek ve itaat örneklerini sergilemektir. Allahcc herkese bunu nasip eylesin. Amin. Cemaat ilerledikçe ve geliştikçe haset edenlerin hasetleri de büyür. Onlar farklı hileler ve bahanelerle, dost imiş gibi davranarak cemaat içinde huzursuzluk yaratmak isterler. Muhalifler tarafından kullanılan bazı kimseler bazen, bir cemaat görevlisiyle ilgili bir şeyler söyleyerek suizannın yayılması için çabalarlar. Onlar bazen cemaatin bir ferdinin kalbinde, bir sorumlu hakkında kötü zan oluşturmak için çaba içine girerler. Bazen de aynı şeyi, merkezde bulunan görevliler hakkında yapmaya çalışırlar. Onlar, bazen bana isimsiz ve adressiz olarak böyle mektuplar yazarlar. Sanki Hâşâ cemaat içinde ihlâs ve vefa örnekleri kalmamış ve bütün cemaat görevlileri ve fertlerin büyük bir kısmı Vadedilen Mesih’in öğretisinden uzaklaşmış. Aslında bunların hepsi, onların içlerindeki temennidir. Adamın biri bana yazıp, ameller vesaireden hiçbir şey kalmamış, ihlas tükenmiş, sanki cemaat lafta kalmış gibi çok korkunç bir tablo çizdi. O, hem itiraz etmekte ve hem de cevabını vermekteydi. O bana diyordu ki, “Sizin cevabınızın Hz. Ali’ninra verdiği cevabın aynısı olacağını biliyorum. Hz. Alira, önceki halifelere itaat edenler benim gibiydiler ve bana itaat edenler sizin gibidir, demişti.” Ancak bana mektup yazan o kişi bilsin ki benim cevabım bu değildir. Allah’ıncc lütfuyla artık Ahmediye Hilafeti ebediyete kadar devam edecektir. Ve vefa örnekleri sergileyenler daimi olarak bu cemaatte bulunacaktır. Benim cevabım şudur ki: Bu gün Allah’ıncc lütfuyla cemaat içinde yüzbinlerce hatta milyonlarca insan, Hz. Ali’ninra ayak izleri üzerinden yürüyerek ihlas ve vefanın örneklerini sergileme bilincindedir. Onlar cemaat nizamı ve hilafet nizamı için fedakârlıkta bulunurlar. Bu kelimelerle korkutacaksan, dünyaya düşkün olanı korkut. Ben hergün Allah’ıncc lütfunun, yardım ve desteğinin manzaralarını görmekte ve insanların ihlâs ve vefa örneklerine şahit olmaktayım. Bu sözler beni korkutmaz. Allahcc Vadedilen Mesih’eas verdiği sözlerini gerçekleştirdiğini bize göstermektedir ve inşallah daimi olarak göstermeye devam edecektir. Dua ediniz ki O, nesillerimize de hep göstersin.
Cemaate şöyle sesleniyorum: Dualarla, her seviyede ihlas ve vefa örneklerini göstererek Vadedilen Mesih’inas öğrettiği İslam öğretisini uygulamaya devam edin. Tevazu içinde vefa göstererek yolunuza devam ederseniz hiçbir tehlike söz konusu değildir. Siz, Peygamber Efendimiz’insav emrine uyarak cemaate sımsıkı sarıldığınız takdirde hiçbir tehlike yoktur. Şeytanın kandırmacalarına yakalanarak tökezleyip cemaatten uzaklaşanlar tehlikededir. Allah’ıncc lütfuyla Ahmediye Cemaati veya ona sımsıkı bağlı olanlar için hiçbir tehlike yoktur. Her iki cihanda onlar koruma altındadır. Ve inşallah hep öyle olacaktır. Vadedilen Mesih’inas cemaatinden umduğu nedir? Bu konuda bir yazısını sunuyorum, Allahcc bize buna göre hareket etmeyi nasip eylesin. O şöyle buyurmaktadır: “Benim cemaatimin her ferdi için gerekli olan şudur… Meclislerinizde hiçbir çirkeflik, dalga geçme ve alay etmek gibi hareket olmasın. Yeryüzünde temiz kalpli, temiz ahlaklı, temiz fikirli olarak yürüyün. Biliniz ki her şer karşılık verilmeye değer değildir. Bundan dolayı çoğunlukla affetmeyi ve göz ardı etmeyi adet edinin. Sabır ve yumuşaklıkla hareket edin. Caiz olmayan hiçbir yolla hiç kimseye saldırmayın. Nefsanî duygularınızı bastırın.” “Birisi cahilce davrandığında selam verip o meclisten ayrılın.” “Allahcc sizi bütün dünya için iyilik ve doğruluk örneği olan bir cemaat yapmak istiyor. Bundan dolayı kötülük, yaramazlık, fitne ve nefsani davranma örneği olan kimseyi çarçabuk aranızdan kovun.
Cemaatimizde herkim, tevazu, iyilik, takva, hilm, yumuşaklık, iyi ahlaklı ve güzel davranışlarda bulunamıyorsa, o bir an evvel bizden ayrılmalı. Çünkü Rabbimiz böyle birisinin bizimle kalmasını istemiyor. Böyle kimse kesinlikle bedbahtlık içinde ölecektir; Çünkü o, iyilik yolunu seçmedi. Bundan dolayı siz uyanık durun ve gerçekten iyi kalpli, tevazu sahibi ve takvalı olun. Sizler beş vakit namaz ve güzel ahlakınızla tanınacaksınız. Herkimde kötülük tohumu varsa o, bu nasihate bağlı kalamayacaktır.”[15]
İşte bana bu şekilde nasihat edenler, düşünmeli ki onlar cemaat içinde kalamazlar. Ancak cemaat Allah’ıncc lütfuyla hep baki kalacaktır.
Allahcc herkese bu öğretiye uymayı nasip eylesin. Onlar hep cemaate bağlı kalarak, cemaatin nizamına itaat ederek, diğerlerinin haklarını yerine getirerek, Allah’ıncc Vadedilen Mesih’e verdiği sözlerin varisi olsunlar. Allahcc herkesi buna muvaffak eylesin. Amin.
[1] Al-i İmran suresi, 135
[2] Müslim, Kitabü’l İman
[3] Tirmizi, Ebvabü’l Ahkam
[4] Tirmizi, Ebvabü’l Ahkam
[5] Buharî, Kitabü’l Ahkam
[6] Buhari, Kitabü’l İlm
[7] Buharî, Kitabü’l Edep
[8] Müslim, Kitabü’l Birr
[9] Sahih-i Müslim, Kitabü’l Emare
[10] Sahih-i Müslim, Kitabü’l Emare
[11] Sahih-i Müslim, Kitabü’l Emare
[12] Buhari, Kitabü’l Ahkam
[13] Sahih-i Müslim, Kitabü’l Emare
[14] Sahih-i Müslim, Kitabü’l Emare
[15] Tebliğ-i Risalet, cilt 7


