Kısa kısa…
Vadedilen Mesih’in Beşinci Halifesi 20 Aralık 2009’da, Almanya Cemaati Şura Meclisini topladı ve bu şura ile ilgili rapor Alfazl Gazetesinde yayınlandı.
Raporun bir bölümü şöyledir:
Almanya Cemaati Lichtblick isimli bir dergi çıkardı. Bu derginin kapağı, konuların içeriği, anlatım tarzı ve resimleri ile ilgili birçok mesele itiraz mahallindeydi ve Cemaatin örf ve adetlerinden uzaktı. Hz. Emirü’l Mümininatba bu dergi hakkında görüşlerini öğrenmek için şura üyelerini konuşmaya davet etti. On iki üye görüşlerini söyledi. Almanya Cemaatinin mürebbilerinden birisi görüşlerini söylerken, bu derginin müsveddesini gözden geçirdiğini ve cemaatin tarzıyla ilgili olmadığını fark ettiğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Emirü’l Mümininatba şöyle buyurdu: “Bu dergi basılmadan önce size geldiğinde, cemaatin örf ve adetlerine uygun olup olmadığını incelemek sizin vazifeniz idi. Din bilgisine sahip olan sizlersiniz, yöneticiler değil. Mürebbiler, tebliğ ve terbiye işlerinde benim temsilcilerimdir. Eğer dergiyi bu şekilde gözden geçirmediyseniz siz hatalısınız. Cemaatin örf ve adetlerinin içinde kalarak, sözü dinlemek sizin vazifenizdir. Ancak her nerede Cemaatin örf ve adetleri, Cemaatin saygınlığı zedeleniyorsa ve Vadedilen Mesih’inas öğretisinden uzaklaşılıyorsa, orada bir duvar gibi dikilmelisiniz. Amirin her dediğine boyun eğmek, mürebbinin vazifesi değildir. Yanlış yanlıştır.”[1]
8 Ağustos 2003 Cuma Hutbesi
Toplantıda konuşulanlar bir emanettir, sağa sola yayılmamalıdır. Ancak eğer nizam aleyhinde ve nizamı zedeleyen şeyler cereyan ediyorsa o zaman üst makamlara bildirilmelidir. Böyle bir durumda şikâyete müsaade edilmiştir. Konuşulanlar nizamla veya nizamın bir sorumlusuyla ilgiliyse ve birçok yönden itiraza sebebiyet verme ihtimali varsa bu tür konuşmalar üst makamlara bildirilmeli… Bu tür sözler işitip onları ilgili makamlara ulaştırmak emanettir. Onları ulaştırmamak emanete hıyanet olacaktır. Nizam ile ilgili konular da buna dâhildir… Bazen bir kimse kişisel kininden dolayı cemaatin herhangi bir görevlisi aleyhinde sağda solda konuşup, insanları onun aleyhinde kışkırtmaya çalışırlar. Böyle durumda da yapmanız gereken emaneti ehline ulaştırmaktır. Yani bu sözleri üst makama, nizama ulaştırmalısınız. Sağda solda konuşmak hiç kimsenin hakkı değildir. Tersine, hangi cemaat görevlisi aleyhinde konuşulmakta ise ona ulaşabiliyorsanız onu bu sözlerden haberdar edip, “eğer söylenenler doğru ise kendini düzeltmelisin ve eğer yanlış ise kendini aklamanın bir yolunu seçmelisin” deyin.[2]

27 Ağustos 2004 Cuma Hutbesi
Bazı kimseler meclislerinde otururken “nizam benim aleyhime ve filancanın lehine karar verdi. Karar yanlış olmasına rağmen ben sabrettim ve o karara uydum” derler. Bu şekilde dolambaçlı sözlerle konuşmak sabır değildir. Onların, dillerine kilit vurup, feryatlarını Allah’ıncc huzurunda arzetmeleri sabırdır. Bu tür konuşmaların olduğu yerde, bu sözleri dinleyip insanlar arasında yayarak huzursuzluk çıkartmaya çalışan kimseler bulunabilir. Böylece nizam ile ilgili yanlışlıklar ve bazen fitneler ortaya çıkabilir ve daha sonra bu fitnelere düşenler hakkında onlar cahillik ölümüyle ölürler denilmiştir… Söyleyeceğim başka bir şey, iyilik ve halk hizmetiyle ilgili yapılan işler nizama karşı gelerek yapıldığı takdirde, nizam bu konuda hiç yardım etmez. Nizamdan uzaklaşarak bu tür işler yapanlara zamanın halifesinin hoşnutluğunu bildirmesi yersiz bir ümittir.
Halifenin birinci vazifesi nizamı korumaktır. Birbirine paralel iki nizamı çalıştırarak başarı elde edilmez… Eğer birisinin halka hizmetinden dolayı, ben onu öven bir mektup yazarsam, bu, cemaatte ona bir önem kazandırdığı manasına gelmez… Bu da itaat eksikliğinden kaynaklanır. Önce de söylediğim gibi bazı kimseler zamanın halifesiyle direk irtibata geçtiğim için, nizamla istediğim gibi davranabilirim, hiçbir şey fark etmez diye düşünürler. Bu yanlıştır, bunu zihinlerinizden çıkarın.[3]
Hz. Muslih-i Mevudra şöyle buyurmaktadır:
Bana ulaşan bir şikâyete göre birkaç gün önce burada Hindistan’ın seçim sistemiyle ilgili bir müzakere yapıldı. Hâlbuki bu konu hakkında ben görüşümü bildirmiştim. Ben bir konu üzerinde görüşümü bildirdikten sonra o konunun tartışılması edepsizliktir. Allahcc, Peygamberi veya onun halifelerinin üzerinde görüş bildirdiği konuların tartışılması küstahlık ve saygısızlıktır. Birisi “sadece şaka olsun diye yapıyordum,” diyebilir. Ancak herhangi biriniz şaka olsun diye babasının kafasına terlikle vurur mu?[4]

Vadedilen Mesih’inas oğlu ve ikinci halifesi Hz. Mirza Beşir Ahmedra ile ilgili Muhtar Ahmed Haşimî şunları yazmaktadır:
Hz. Mirza Beşir Ahmedra, Kadiyan’a bir grup halinde gitmek için isimlerini yazdıran, ancak onaylandıktan sonra grupla gitmeyenlerden ceza olarak on beş rupi alınmasına karar vermişti. Nitekim şubemiz bu kararı uyguladı. Nisan 1962 senesinde bir arkadaşımızla bu konu hakkında birçok kez yazışmamız oldu. Bunun üzerine ben, Hz. Mirza Beşir Ahmedra tarafından bir mektup taslağı hazırlayıp, mektubun sonuna, “bu konu ile ilgili sizinle çok yazışıldı. Bu, son mektup sayılmalı. Çünkü benim yapmam gereken birçok başka önemli konular vardır,” diye yazdım. Hz. Mirza Beşir Ahmedra mektubu imzaladı, ancak benim bu şekilde yazmamdan hoşlanmadı ve ertesi gün o bana şunları yazdı: “Gruba katılmayanlardan ceza almak için yazdığınız mektuplarda kuralperestlik öne çıkmaktadır. Cemaatin nizamı kardeşlik üzerine kurulmuştur. Şüphesiz kurallara riayet edilmeli, ancak yazılış şekli kardeşliğe uygun olmalı.”[5]
[1] Alfazl Gazetesi, 22 Ocak 2010, sayfa 5
[2] 8 Ağustos 2003 Cuma Hutbesi
[3] 27 Ağustos 2004 Cuma Hutbesi
[4] Meşali Rah, cilt 1, sayfa 108
[5] Envar-ı Beşir, s. 162


